Kayıtlar

Kasım, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

mektup-iki

Sevgili Şukufe,   Her sene kasım ayı böyle mi oluyordu bu şehirde hava hatırlamıyorum, bu sene kızıl saçlı ve hırçın cazibeli bir kadın gibi..okşayan güneşi kadar tersleyen soğukları eksik değil..ama nerdeyse hiç ağlamadı biliyor musun..yağmursuz bir şehir, gözyaşı olmayan bir kadın kadar sert, katı ve kuru hissettiriyor..bir önceki gün bahardan rol çalan bir gün yaşıyorken bir sonraki gün kar yağdı ertesinde ise yine masmavi ve güneşli bir gök selamladı bizi.. bugün oğlumla yürüdük deniz kenarında..bir haftadır yürüyüşlerimi yapamadım ve nasıl bir hasret oldu bu anlatamam..bir ani ölüm, bir yas, bir hayatın görevlendirmesi bir destek olma çabası içinde geçti günler..sana yer kalmıyor günün içinde olaylar o kadar doluyor ve seni çağıran ağızlar o kadar çoğalıyor ki..olsun diyorsun ve bütün bunlara bir köprü gözüyle bakıp yeniden kendi yoluna çıkacağın anı demliyorsun içinde..yani ben öyle yapıyorum..yıllardır öyle yapıyorum..köprüler bazı zamanlar yol kadar uzuyor biliyorsun..ama s...

bence

 ben de artık herkes gibiyim.. artık.. çok geç anlayanların kurtarma sözcüğü anlamında..

vaktini beklemek

Kitabı her hangi bir yerinden açıyorum.. Şöyle soruyor Şule Gürbüz;  "Hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş? " yerine bırakırken öyle miymiş?  diye sayıklıyorum..ezildikçe acı suyu insanın kelimelerle çıkıyor demek ki şairse.. acı ama lezzetli..bu ikisini bir araya getiren anlar da var diyorum yine sayıklar gibi.. kahveden bir yudum..kokusu güzel..müzik susmuş..dışarısı davet etmiyor nedense, evin sıcak kollarında mesutum zira..yazı niye sevmediğim sebeplerinden biri olarak bu çelişki geliyor aklıma..hava o kadar coşkulu ve davetkar olunca evde olmak istemenin suçluk hissi ve çıksam mı iyi mi olur çeldiricisi ile uğraşmak. oysa şimdi mis gibi hazan hem de kapalı serin bir hava..gerçi ben böyle havalarda yürümeyi hatta kalabalık caddelerde yürümeyi daha çok severim..kendi içine kıvrılma ile günlük hayat telaşasını yürütmek arasında uyurgezer gibi yaşayan insan görmek..müthiş keyif.. neyse işte evde olmak kendince bir zamanın olması ve aslında hiçbir şey yapmak ...

sıfıra sıfır elde bak ne var.

 En az bir kere sıfırlamayı, sayfayı tertemiz kılacak o hamleyi yapmayı istemişsindir sende.. sil baştan..hayata yeniden başlamak.. bütün her şeyi geride bırakıp yepyeni bir hayatın kucağına yepyeni bir sen olarak atlamak..bir şehri, bir aşkı, bir geçmişi ardında bırakıp gitmek kaçmak işte her neyse adı.. en az bir kere insan bunun kıyısında dolaşıp aslında hiç bir şeyin sil baştan olamadığını görmüştür. geçenlerde biri sormuştu instagramda uzman bir psikiyatrise hayata yeniden başlamak mümkün mü diye..üç beş eşyanı sırt çantana atıp gidebilirsin elbet ama bürokrasi evraklar yakanı bırakmayacaktır bu seferde minvalinde bir şey söylemiş cevaben.. çok doğru.. bunu okuyunca şunu düşünmeden edemedim bundan bir yüzyıl bile önce bu çok kolaydı.. yani gerçekten yeni bir yere giderken bu kadar takip edilmediğin bir eski dünyada yeni bir sen kurmak.. düşünsene daha eskilerde zaten göçmenlik var , belki bazı kağıt kupat işi vardı ama illaki uyduruk..diyorsun ki yeni girdiğin köydeki insanlar...

sen ben biz ve hayalet.

Sen ve Ben vardır bir de ilişkide biliyorsun.. en temel olandan bahsedelim..iki insan hatta bir çiftten örneklemi alalım..Sen ve Ben buluşur bir yerde ve Biz adını verdikleri aralarında oluşan  ilişki ile birlikte yola devam ederler..sonra bir gün biri Sen ya da Ben farkeder ki Biz can çekişiyor hatta yolda bir yerde yığılıp kalmış..son nefeste..fark eden derki belki bak Biz ölüyor diğeri ise yok yahu nerden çıkarıyorsun..yoluna devam etmektir derdi belki ya da yanındaki olduğu sürece biz kavramıyla derdi yoktur..vs. Biz ölür ve fark eden bunu söyler diğerine..a-ha anını anca yakalayan diğeri bunu söyleyeni suçlar bu sefer. onu sen öldürdün, Bizi sen öldürdün..oysa ortada bir ceset vardır ve bunu birinin söylemesi dışında bir durum yoktur.. anlatamadım değil mi?  Gözümüzün önünde olan şeyler vardır işte böyle yavaş yavaş solan bitkiler mesela, eskiyen evler, aşınan yollar, tükenen heyecanlar, biten yaşama iştahları, sofrası kurulmayan bir türlü pişmeyen yemekler, bitmeyen list...

selam Mardin

 Sana ne anlatacağım, dinle..Biliyorsun genelde her gün çıkıyorum yürüyüşe ve çoğunlukla da sahilde uzun uzun yürümeyi seviyorum..deniz çünkü..ve o kadar çok insan o kadar çok kısa küçürek hikaye anı oluyor ki elim kolum değilse de gönlüm aklım gözlerim dolu geliyorum eve.. Eh her gün yaklaşık aynı vakitlerde aynı merkanda olursan artık görmeye alıştığın insanlar ve fark ettiğin detaylar da artıyor en azından görme körlüğü noktasına kadar..yaşlı bir bey amca dikkatimi çekti.hep aynı yerde oturuyor hep yüzü insanlara sırtı denize dönük.hep gülümseyen gözlerle bir şeylerle ilgileniyor kedi, çocuk, karga, insan..mütebessim..bazen de öyle dalgın sessiz eli ceketinin cebinde yere bakarak oturuyor..bir süre gözlemledim sonra bir gün göz göze gelince ki insanların yüzüne bakıyor selam verdim..aldı selamı ben devam ettim..geri dönüşte el salladım o da öyle.. bunu çocuklara ve yaşlılara yapmayı özellikle seviyorum..çocuklar kısmı muhteşem zaten bakın gülümseyerek ama,illa ki bir hoş tepki g...

kuyudan akan blogda göllenen

 Sakin ve erken başlayan bir cumartesi sabahı..vakit ve yazasım varsa ne çıkar bilmiyorum ama buraya geldim..ben çocukken yaşadığımız mahallede bir kuyu vardı komşunun bahçesinde..malum o devir (seksenlerin başı) sular pek akmaz aksa bile yetmez bir dönem..artezyen kuyusunu ilkokul fen dersinden önce öğrenmeme vesile günler..ve daha pek çok şeyi.. hayat gerçek bilgidir..  bütün mahalle kullanıyor başı sıkıştıkça tabi bu kuyuyu..bazı zamanlar belki peş peşe kullanılmadığından su gelmezdi kuyudan..ben ilk gördüğümde bu durumu su bitti sanmıştım..sonra biri kuyunun borusuna su döktü biraz..yani geri besledi..suyu kuyuya yolladı..sonra da başladı yeniden emme basma tulumbayı çekmeye..önce garip sesler sonra faş foş bildiğimiz temiz su hem de gür..bitmemiş deyip sevinçle bunu anneme anlattığımı hatırlıyorum nasıl etkilendiysem. nerden bunu hatırladım bilemem nede olsa bunun bilinç kadar bilinç dışı var falan..ama az önce okuduğum takip ettiğim bazı blogların buraya yazmamda o etkiy...