Kayıtlar

Ocak, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bir kahve meselesi

  Kapının zili çaldığında cezvede eski usul pişirmeye başladığım kahvem güzel bir göbeklenme fıkırdama yaparak taşmaya doğru yavaş yavaş ve sanki bundan bunca yavaşlıktan özel bir keyif alıyormuş gibi usulca yükseliyordu..kapı hınçla çalıyor gözlerim kahvede saniyelik o son anı yakalama isteği..ayaklarım koşarak kapıya gitmek istiyor ellerim cezveyi bırakamıyor gözlerim kahvenin köpüğünün hareketlerinde çakılı kalmış ve o saniye uzuyor uzuyor sonsuz bir an gibi oluyor..tek istediğim tam da cezvenin kenarına o öpücüğü kondurduğunda kahvenin köpüğü müthiş bir yaşama sevinciyle işte tam o anda ateşle temasını kesmek sakinleşmesine çok da fırsat vermeden büyük beyaz fincanıma kahverengi mutluluğu boşaltmak..hayatın fırsat vermediği gibi,bir andan diğer ana geçişin savruk ,hırpalayan, şaşırtan, yakanı bırakmayan oluşları gibi neydi ne oldu dedirtmek..yani köpüğü ile kahveyi aynı anda beyaz fincanın derinliğinde dinlenmeye bırakmak..ama hayat o anda beni güneşte kalıp kurumuş çamaşır ipi...

hzr-4

Söze nerden başlanır..uçuk mavi bir pazar sabahı serinliğinde, kafanda sis..kuşlar niye telaşlı, gökte martısı kargası döne döne çığlık çığlık ordan oraya uçuşuyorlar..ister istemez noluyo dedirten bir gürültü koparıyorlar..denize bakıyorum adaya doğru ilerleyen tekne süzülüyor..odaya dolan  çok güzel bir müzik ..demleniyorum diye kokusuyla çağıran çay..evde uyku sakinliği..hane halkı rüyalar aleminde..ben gerçek alemde miyim peki?  bazı insanlar vardır onları görünce bu dünyada her şeyin yolunda gittiğine inanır insan..bunu nerde okudum ben mi düşündüm biri mi söyledi bilmiyorum ve farketmez aslında..böyledir çünkü bunu biliriz..bizi yaşamanın aslında ne kadar kolay olduğuna, güzelce yaşanabildiğine ikna ederler varlıklarıyla, tebessümleriyle,halleriyle...böyle insanları görmeye ne çok ihtiyacımız var..böyle bir insan olmaya da..nasıl olunur ki? bugünden dönüp arkama geçtiğim haftaya baktığımda gördüğüm şey ne..bu sanki kalemin yazmayı durdurup gözün geriye doğru yazdıklarına...

hzr-3

Gel seninle bir yolculuğa çıkalım..yolculuk otomobille olacak ve sen kullanacaksın çünkü ben yan koltukta sürekli sana bişiler anlatıyor olacağım..yanımızda çay ve kahve termosları hatta atıştırmalık sandeviç ve ıvır zıvır bir şeyler var merak etme..yolumuz dümdüz bir ovanın ortasından geçen otoyolda başlayacak..artık yol nerelerden geçer bilemiyorum..hadi bakalım gidyoruz. :)) Ankara'ya ilk otobüs yolculuğumu yaptığımda yeni yetme yaşlardaydım..sabaha karşı uyandığımda yol boyunca uzayan tarlaların sarı rengi, başakların salınıp duruşu beni büyülemişti..sarı sevdamın bir kısmı ordan olabilir bilemiyorum..pencere camına başımı dayayıp öylece dalıp gitmek akan görüntüyle anlık yakalayışlar arasında bir şeylere temas ederek hızla yol almak ve nedense bunun içeride bir yerlere varması o zamanlar tanımaya başladığım ve sevdiğim bir duygunun yapamadığım tarifidir..şimdi sen yola dikkat et ben arada öyle sessiz dalıp gidebilirim... bu haftadan haberler ne ola ki..anlatayım.. geçen hafta ...

benim sinemalarım

bugün "benim sinemalarım" filmini izledim..ve tabi şunu düşündüm..ben ve sinema...neler hatırlıyorum..hayatımda asla kitaplar kadar yer edinemese de bir yeri daima oldu..zaman zaman uzaklaşıp yakınlaşan bir ilişki.. ilk aklıma gelen her cumartesi trt ki o zamanlar tek kanal zaten, bir türk filmi oynatırdı ve biz onu ailecek heyecanla beklerdik..hatta benim bir küçüğüm olan kardeşim çok iyi kayıt tutan biri olarak küçük bir deftere hangi hafta hangi film oynamış kimler oyuncu, yönetmen kim yazardı..(ailede bir not düşme merakı olduğu kesin..herkesde farklı tezahür etmiş..bunu ayrıca anlatayım :) o filmleri kaçırmadan zevkle izlediğimi çocuk aklımla sevdiğim ya da sevmediğim oyuncu ayırımları ve filmler yapmak ve kendimce hayaller kurmakla ilgili şeyler hatırlıyorum parça parça..pazar günleri oynatılan kovboy filmlerini ve pazar gecesi sanırım parlement sinama kulubü sunar diye başlayan o yabancı film saatlerini de.. okulda yani ilk okulda da gösterilen bir iki film hatırlıyoru...

hzr-2

  mutfaktayım.cumartesi öğlene doğru bir saat..ev sessiz çünkü hane halkı bir yerlere gitmiş.yalnızım yani..yağmur var ve soğuk nihayet..öğleden sonra çıkarım yürüyüşe..bu sessizlik çok güzel...mutfak masasında yazmanın da ayrı bir keyfi var..sıcak, çay yakın ve burası ben dolu..müzik yok..düşüncelerimi ve içimden geçen diğer sesleri duymak istiyorum..bütün bir haftanın kalan izleri..anlatmalıyım..hayır anlaşılmak için değil.. - yeniden buluştuğum biri ile başladı hafta..anlamlı ve kıymetli..zamanda yaratılan boşluk da dolu olan anları anlamaya bir imkan..tıpkı mekanda yaratılan boşluk gibi..en dolu şey boşluk..bunu düşündüm. - iki kütüphaneden iki ayrı kitap alışverişi yaptım..kitapları arama bulma macerası ve o belli süre içinde okumayı yetiştirme  heyecanı..ek süre istedim biri için çünkü Prag Mezarlığı..diğerini verdim Peri Gazozu'nu aldım. - bir meseleye çok takıldı aklım bu hafta..aklım kadar kalbim de..gidip gelip kafasını aynı yere vuran çıkışı bulamayan bişi gibi..ken...

ara nağme geldi...

  şunu düşündüm..insan kendisini her ne kadar bir olaya duruma duyguya hazırlamaya çalışsa bile aslında bunu çok da yapamıyor..o anın kendi dinamiği, elektriği, koşulları, enerjisi, aurası içinde hatta o anın içinde olan o anki kendisi ile yepyeni bir buluşma meydana geliyor...senin hazırlanmaya çalıştığın şey gelecekte hazırlanan sen ise geçmişte ama buluşma karşılaşma meydana geldiği tam o anda ise hiç biri yok orda..gelecekteki gelmiş tam şu anda olan sen ve karşılaşma..bumm..bambaşka bir sonuç..kontrol edilebilirliği düşük yani..sanki.. mesela kendini bir ayrılığa ve bu ayrılığın duygu durumuna hazırlamaya çalışıyorsun..oysa şu anda o ayrılık ilerde henüz vuku bulmamış..bugünkü sen bu konuda kendince bir bilinç geliştiriyor mantık ve duygu hallerinden geçiyorsun..ayrılık hali vuku bulduğunda ise sen değiştin yani dünkü sen değilsin o hazırlıklar evet bünyede bir yerlerde zerre bilgi ve bilinç olarak var ama sen yenisin..gelecekte diye mesafe ile durduğun o ateş ise tam ayakları...

hzr-1

  Pastel tonlarda bir gün batımına doğru hızla yuvarlanıyor gün..sığırcık kuşları tam penceremin önünde akşam raksını yapıyor..kış aylarının ayrılmaz ikilisi benim manzaramda bunlar..şahane renklerle gün batımları ve bu kuşların gurupça sema ederek karşıdaki ağaca sığınmaları..eve dönen çocuklar gibi..telaşlı neşeli çığırtkan..pazar ikindisine yakışan bir sakinlik var havada..içimi dinliyorum o da biraz daha dingin..aslında dünden bu sabaha oldukça dalgalı fırtınalı kapkara bulutların şimşek ve yağmurun eşlik ettiği boğucu bir hava vardı..nereden nasıl çıktı bu hava şartları nasıl oluştu inan bilmiyorum..yani bir iki olası sebep aklıma gelse de yeterli değil..bende bu şartlarda yapılabilecek en doğru şeyi yaptım direnmek yerine kendimi bıraktım..evet gelen duyguya bıraktım..nasıl geliyorsa kabul edip aldım..ağladım öfkelendim sustum konuştum hareket ettim eşya gibi durdum..duvara da baktım :)) uyudum rüya ile kabus arası bişeyler gördüm..sabah normal günlük akışım içinde yine kendi...

Sabahçı Kahvesi çalıyordu ben bunları yazarken..

Mevzu uzun olabilir bilemiyorum ama sen yine de çayını kahveni gazozunu salebini artık vakit ve canının isteği hangisine uyarsa bir içeceğini al yanına derim.. Dün akşam Ferdi Tayfur'un rahmetli olduğu haberi gelince hafızama üşüşen bazı anılardan kaynaklı dürtmeye sosyal medyanın her yerde ferdi şarkısı çalma rüzgarı eklenince bunu yazmak vacib oldu, en azından kendi kişisel tarihime bu kaydı düşmem iyi olacak.. Şimdi yıllar evveline gidiyoruz..Ben 5-6 yaşlarımdayım..Amcam ki Kadir İnanır'a benzerliğiyle yakışıklımı yakışıklı üstüne bir de beni çok sever ben de onu..Henüz bekar ve bizde kalıyor arada..Ferdi dinliyor ve en çok onu dinlemeyi seviyor..o sevdiği için ben de seviyorum..o neyi severse ben de onu seviyorum..ilk okula başlayacığım sene bana okul çantamı o alıyor, yeşil..o sene evleniyor ben çok kızıyorum ona artık bize gelmeyecek diye..başka yere taşınıyor çünkü..ferdi falan çalan yok evde..babam türkü dinler annem tsm..herşey radyodan..ferdi çıkıyor hayatımdan.. neys...