Kayıtlar

Şubat, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

bloglar

Nasıldı o söz, hayat sen plan yaparken başına gelen şeydir mi neydi öyle bişi..akşam yemeği sonrası mutfak masasına kurulmuş çayımı yanıma çekmiş mis gibi bloga yazı yazma havasına girmiş oturuyorken kızım geldi.."anne biraz konuşabilir miyiz?" ah tabi ki canım benim..her şey bir yana..epey bir konuşup çay içtik, sonra o odasına gitti..benim aklım ise dağılmış ama içim de dolu kaldım..yok yazacağım niyet bu..belli akmak isteyen şeyler var ama ucu nerde bu ipin..instagrama bakındım..fotoğraf galerimde gezindim..o anda akmaya başlayanı tutamadım hemen iliştirdim o ortama..şiirimsi bişi aktı..mezarlık kedisi konuştu..benim onunla daha konuşasım var aslında ve o konuşmayı da burada yapacağım o kesin.. sonra koşarak buraya geldim..çünkü o ortam başka bu ortam başka..burada daha rahatım..uzun cümleleri rahatca kurabiliyor istediğim kadar sayıklayabiliyor saçma sapan şeyler bile olsa yerim dar değil oynuyorum..zaten şunun şurasında bir avuç insanız ve aile gibiyiz bence yani:))  vel...

hzr-8

  Bu hafta boyunca kar gündem oldu ya (burda İstanbul'da en azından böyle) ben biraz sıkıldım galiba..gel seninle zamanda ve mekanda bir sıçrama yapalım..tayyi mekan tayyi zaman..:) ehli bilir bunları gerçi ama hayallere de demir pranga takılmıyor ya..mümkün yani.. şimdi efendim bir ağustos gecesi hem de dolunaylı. Boğazda tam da mehtaplı sandal sefası havası ( ay yemek ismi gibi oldu bu :))..ılık bir meltem var o kadar..güzelim boğaz sanki havuz sakinliğinde..kulak vermiş fısıl fısıl konuşanları dinliyor..neredeyse kalp atışlarını duyacağız öyle sessiz ama heyecanlı...canlı evet hem de nasıl canlı..mavi gözlü şehrimin ışıklı pencereleri tek tek kapanmakta..bizim gibi sandal sefası yapan bir kaç ehli keyf var sadece beyaz gecenin içinde süzülen..sesin güzelse hafiften şarkı da mırıldanılır bu ortamda..ve tabi ki ne güzel seyredilir.. çok severim yaz gecelerini..gündüzlerini değil hayır çünkü o manyak yakıcı güneş ve bunaltan sıcak hava hiç bana göre değil..ama geceleri başka..açık ...

komşularım

  Şehrim kirli beyaz sokak kedisi gibi, çeşitli bölgelerde kar beyazlığı ve sevinci yaşarken bir kısım ise çamur rengi bir soğuklukta bu günlerde.. şimdi salon penceresinden karşı çatıya usul usul müjde gibi yağışını izliyorum misal..ara ara nefesleniyor bir duruyor yaptığı işe şöyle bir bakan ustalar gibi sonra yeniden bi gayret yağıyor, elinden geldiğince en iyisini yapmaya çalışır gibi..seyrediyorum bunu..sadece seyretmek ne kadar güzel..ah çayım yanımda tabii ki..çaysız kahvesiz eksik mi olur ne.. geçenlerde yazmıştım ya bir ara komşularımdan bahsedeyim diye..işte bugün o ara geldi..bakalım ne akacak neyi anlatacağım ben de bilmiyorum çünkü çok düşünmeden tam şu anda ne gelirse aklıma onu anlatacağım..efendim apartmanımıza bundan tam yirmi sene önce taşındık..taşındığımızda da çok değilse bile eskiydi ve oturanları da orta yaş üzeriydi..zira ben gençtim :)) herkes kendi evinde ve yıllardır oturduğu için de çok bir değişim olmadan bugüne geldi diyebilirim..stabiliz yani komple.....

hzr-7

Sanırım mevsimlerin döngüsüne sezgisel olarak uyum sağlayan bir iç dünyam var..bunu nerden çıkardım biliyor musun, bahar özlemim şiddetle arttı..önümüzdeki günlerde ilk cemre havaya düşecek..baharın ilk dozu..hayır bu kış bitti anlamına gelmiyor ama o tomurcuğun gizlediği hayat enerjisi ve varolma neşesi var ya.. çok usul ,çok gizli, yok gibi yok gibi yani onu işte çok hissediyorum..ne dedi şimdi bu deme öyle işte.. gücük ayımızın ilk yarısını sevgi ve aşkla bitirdik..malum bu hafta aşk! dolu bir haftaydı..haftanın başında gittiğim konser de aşk için aşkla yapıldı..tsm korosu canım amatörce ama eğlenmek isteyene her ortam güzel ki o benim yani eğlenmek isteyen insan..kaldı ki tsm çok severim..mesela bu şarkı .. aşk sevgi falan güzel şeyler tabi ki keşke herkes tadabilse bu duyguları gerçek anlamında..her şeyin taklidi sahtesi sanalı yan sanayisi olduğu gibi bu mevhumların da var..hatta suyunun suyu...nerde leylalar nerde mecnunlar..yok öyle bir şey artık..olamaz da..belki de hiç olmadı...

yazmak meselesi

  ben niye yazıyorum? anlamak mı anlaşılmak mı? bu soru üzerinde düşünürken beraber yürüyelim istersen..bak ne güzel orda bir göl var yamaçtan aşağıya doğru hafif bir eğimle iniyor kır yolu sonra gölün etrafında dolanıyor..mevsim de bahar olsun, kırlar yeşil, ağaçlar coşkulu, çiçekler kızlar gibi şen kahkaha atıyor, kuşlar keza aşktan şakımakta..misss gibi mavi/yeşil bir koku..sevinç bu resmen yaşama sevinci..böyle bir tablonun içindesin nasıl enerjik neşeli ve hareketli olmazsın değil mi..o nedenle hem yürüyelim hem konuşalım.. aslında burda mesele yazmak değil yani köküne doğru inersek yazmaktan evvel anlatmak var..kime? cevaplarım hep kişisel olsun diye ben zamirini kullanacağım..ben kime anlatmak derdindeyim..dert mi dedim evet bu bir dert benim için anlatmak anlamamın bir yolu, yolculuğu..benim kime anlattığımın ilk anda çok bir önemi yok..anlatabilmek söze büründürmek benim meselem..kendimi kendime duyurmak..kendimi göremiyorum sesimi aslında duyamıyorum iç dünyamı bari içimd...

hzr-6

  Konum bildiriyorum:) kızımın kendi elcağzıyla yaptığı pankeklerden bir parça ve benim yaptığım üzerine bol tarçın döktüğüm bir fincan sahlebi alıp odama yazı masama geçtim..yazı masası çok havalı değil mi :)) dışarda ayazından insanın içini üşüten hava, rengini Karadeniz'den çalmış Marmara, her rüzgar esişinde tüyleri dalgalanan martılar, her durumda birbirine kur yapmayı kesmeyen bir grup güvercin ve ne zaman ortaya çıkacağını kesinlikle bilen "bilge kargalar" (severim) var..terasa sabah serçelere niyetle saksı içlerine çevrelerine ve değişik noktalara  döktüğüm ince bulguru baktım çılgın haylaz geveze sığırcık kuşları yiyor..nasip..arada da bir kaç serçecik eksik kalmıyor nasibinden..insan bişi yapıyor ama sonucunu kesinlikle kontrol edemiceğini bilse bile unutuyor..hepimize afiyet olsun ne diyelim. her hal geçicidir ve insan hallerden hallere geçerek yol alır bunu biliyoruz..içindeyken geçmeyecekmiş gibi gelenler bile..geçen hafta sonu olan halimden eser yok şimdi :)...

çorba meselesi

  Akşam yemeği sofrasını az önce topladım..masayı, bulaşıkları ve mutfak tezgahını..her zamanki gibi akşam çayını da ocağa koydum..milllet yani ev ahalisi kendi habitatlarına dağıldı ki masada bu konuda konuşup espriler yapılıp gülünmüştü oradan kaldı bu habitat kelimesi..ben de bilgisayarı alıp şöyle bir bakınayım diye mutfak masasına kuruldum..olaylar böyle başladı yani..olay yok ama  olsun :) baktım bir sevgili okuyucu(kim bilmiyorum yoksa M sen misin) bir yorum bırakmış bir önceki yazıda ve demiş " çorba gibi bir yazı " . ah dedim keşke çorba gibi nefis ve işe yarayan hem basit görünen hem de doyurucu hatta çoğu insan için olmazsa olmaz nevinden yazılar yazabiliyor ve bu iltifatı hakediyor olsam ama yine de teşekkür ederim..:))) çorba deyince de aklıma uçuşan çağrışımlardan sayıklasam dedim geldim başladım yazmaya..ilk çorba yapma deneyimim yanlış hatırlamıyorsam 11-12 yaşlarında, yaz tatilinde ve yine annem işe gitmiş babam daha gelmemiş bir boşlukda, "küçük anne...

hzr-5

İtiraf ediyorum.  Bu sabah yataktan kalkmamın sebebi bu şarkıdır . sevgili C. günün tortusuna öyle bir yerden yazmışsın ki dün, bu sabahıma öyle bir yerden dokundu ki hayır bunu anlatamayacağım.. buralarda benim öyle gözlerimin içine bakan dağlar yok..çok mu romantize oldu bu cümle..dağ bakmaz mı insanın gözüne..bunu gidip "uhud bizi sever biz de uhudu" diyen o en güzele sor...buralarda deniz var, denizler üstünde damla gibi adalar..ben de onlara anlatıyorum pek çok şeyi o uzun yürüyüşlerde..gözlerimin içine bakıyorlar ve öyle güzel dinliyor ki seviyor insan.. itiraf ediyorum bugün kalbim acıyor..hayır bunu da anlatmayacağım neden diye..ama bil acıyor.. dünü anlatayım mesela..nasıl güzel geçtiğini, kuzenlerle kızlar toplantısı yaparak nasıl eğlendiğimi..bol kahkahalı bol konuşmalı bol yemeli bol yani..bütün bir günü bunu kapladığını..çürümeye başlayan dişe yapılan kaplama gibi..biraz daha gider bu şekilde.. bu haftanın en güzel bir diğer olayını anlatayım mesela, kızımla nih...