3

Önümde yürüyen adamın kalın bir palto ile örtülü hafif eğik omuzlarını izlemekten sıkıldım. Biraz daha hızlı yürüyüp önüne geçsem. Elimdeki çanta ve poşetler olmasa böyle yavaş yürümek sorun değil aslında. Acelem yok. Herkesin yetişmesi gereken bir yer yoktur. Benim yok.
Elimdeki yük ağır ve kollarım ağrımaya başladı. Yol sıralı tek geçişe izin verecek kadar dar. Buna kaldırım mı diyorlar sizin orda. Haa..Bizim ki sırattan hallice.
Ah be adam böyle yürümenin sebebi var diye düşünüp sana içimden saygı, hürmet, anlayış dolu hislerle bakıyorum ama bu bakışım gittikçe bulanıklaşıyor. Keşke durup ardına bakıp bana yol verse. Ben hep beklerim ki anlaşılayım. Farkedileyim. Bunun için hiç bir şey yapmam. Ukalaca gelir kendini belli etmek. Bana bak demek. Ben burdayım demek. Ben bunu istiyorum demek. Yok olmaz ben bunları söyleyecek kadar aciz miyim? Aciz miyim?. Acizim. Ama burnumu düşüremem.
Kendi halimce giderim. Farketsinler canım ne halde olduğum belli değil mi? Söylediğin laf yere düşer. Kim tutmuş bu güne kadar. Hem kendimi böyle ortaya koyunca ya dozu aşarda çırılçıplak kalırsam orta yerde. Çok savunmasızca. Üstelik önde olanın, kendini belli edenin hasmı çok olur. Nerden mi biliyorum? Bazen ben de öyleyim. Ha bide toplum diye büyük bir ağız büyük gözler var ki o da öyle. Çıkıklık yapma.
Yuh..nerden geldin bu düşüncelere. Böyle dalmış giderken. Yol yürünmez olunca hep kendi içime yürümeye başlıyorum. Ne garip sokaklar var içimde. Aaa. adam geçmiş gitmiş karşı tarafa. Yüküm ağır önüm açık..Hadi be kadın dedirtme kendine. Hadi hadi..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

selam Mardin

mektup-iki

kentsel dönüşen yaşlanıyor