9


- Gündelik hayatını ütülemiştin yılın başından..bütün sene ütülü tam tekmil olmasını umuyordun..bunu kendine görev olarak yüklemekte de bir sakınca yoktu..içindeki ses sana böyle buyuruyor aman evladım üstünü başını temiz tut bak tertemiz tiril tiril giydirdim daha yeni diyorken sende uslu çocuk baş sallıyordun tam bir teslimiyetle..ilk günler hatta diyelim ilk ay boyunca gündelik hayatını ütüsünü bozmadan giydin üstüne her sabah..akşam çıkarıp astın askıya ve gururla baktın bu bozulmamışlığa..evet işte oluyordu..bozmuyordun ve hayatta sana saygı gösteriyor kararlarına uymana yardım ediyordu hatta..azıcık sıkıntı belli belirsiz yoklasa da içini bir nefeslik canı vardı geçiyordu..

- ama hayat bu ya illa bir hikayesi olacak e hikayelerde düz ütü çizgisi sabit kalarak yaşanmaz o faça bozulacak..geldin yılın ikinci ayına ve ah o da ne hiç ummadığın bir yerde ayağın kayması yetmezmiş gibi bir çukura yuvarlandın..kalkayım çıkayım diye uğraşırken o düşmüşlüğün de bir rehaveti hatta zevki dur dur elini kolunu bağlayan bir sızısı bağrına basan bir şefkatli yanı olduğunu hissettin..bütün bunlar günleri hatta ayları alan bir zaman diliminde sen çukurdan tamamen çıkana kadar renkten renge sıfattan sıfata girdi..üstün başın kirlenmiş yakan paçan dağılmış çıktığında oradan mevsim bile değişmiş fark ettin.

- insanın aynada kendini böyle dağınık görmesi ilk ne yaptırır tabii ki toparlanırsın hatta gider üstünü değiştirirsin..ama sevdin sen bu dağınıklığı..koruman gereken ve aslında yük olduğunu fark ettiğin kendine oynadığın o cici çocuk rolünden hemen ne de çabuk sıkıldığın gün gibi aşikardı..biraz böyle kalayım dedin..böyle de kıymetli sevilir olduğunu görmek miydi niyetin..kurallara uymayan kötü çocuklar nasıl hisseder bunu mu denemek istedin..içindeki özün aslında bu muydu yani neydi ne oldu...çok düşündün..dalgın yürüyordun yollarında..ve ayakların seni başka sokaklara götürüyordu..şehrin uzak durman gereken başka mahallelerine..

- başka çukurlara düşmeden ama çok yakınından geçerek yürürken fark ettin kalbini..yolda bir bilge seslenmişti sana yüzüne bakınca gördüğünü..bir kalbin var hatırla diye..kalbin vardı biliyordun ve kalbin konuşuyordu..kalbini dinlerken düştün bu sefer dibsiz bir kuyuya..kuyular vardır duymuştun ama insan nasıl düşer canım kör mü koskoca kuyuya demiştin muhtemelen..neyi sorarsan hayat cevap verir demişti sana başka bir bilge anımsadın..kuyuya düşmek çok başkaydı..bitmeyen bir düşüş bitmeyen bir zevk ve korku..bitmesini istemediğin bir hal...eh kuyu büyük de olsa oranı buranı çarparak incindiğin, çizikler bırakacak, canını yakacak kadardı..uçurum değil yani..uçurum olsa dümdüz mü düşer insan..düşünecek vaktin yoktu yaşıyordun..

- kuyular hep yerin altına götürmez başka bir dünyanın göklerinde bulabilirsin kendini..hayat masallardan daha az hayret verici olabilir mi..değil canım hayat masallardan bile ilginç büyülü ve gerçekten muamma..birden düş mü gerçek mi bilmediğin düşüşlerin uçuşlara dönüşebildi..kanatlarını uçmak zorunda kalmadan nasıl fark edecektin ki..kimbilir daha neler saklı sende..masmavi göklerde uçuyordun ve aşağıda izlediğin yeryüzü değil senin yüzündü..kendine kuş gibi baktın hayır konmadan evvel..kuşlar konduklarında kuş bakışı göremez..her uçan konar..çok muhkem bir ağacın dalına konduğunda anladın ne kadar yorulduğunu..maceranın belki tek kötü tarafı bazan çok yorulmak..başka bir bilge sen uykuya dalacakken sırlardan bahsediyorsu duyuyordun ve yumuşacık o sesin kadifeliğine kıvrılıp uyumakta beis görmedin..sırlar senin üstünü battaniye gibi sarıyor ısıtıyordu..masmavi gök üstünde yemyeşil bir ağacın dalında sisli bir rüyanın kucağına bıraktın kendini..rüyanda tertemiz tiril tiril ütülenmiş bir elbiseyi hediye paketiyle sana uzatıyorken bir el kalbin çarpıyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

yazmak meselesi

hzr-2

hzr-16