Kayıtlar

Ağustos, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rutin dışı-3

Mutfaktayım yine..rutin..yemek işim yok sadece serinliği ( çok güzel bir rüzgar esiyor balkon kapısından), gölgeli sakin hali, ocakta çayın kaynaması, bana aitliği ile burada olmak güzel..herkes evin bir odasında..oğlum evde değil çünkü çalışıyor, evin tek saatli mesai yapanı..kızım her ergen gibi odasında kendi habitatında yaşıyor ( neden o kapı kapalı olmak zorunda yaa :)) tatilin kalan günlerinde de rutinini bozmayacak belli..eşim kendi masasında çalışmasında..çay içer misin diyorum elimde bir bardak çayı masasına bırakırken..laf olsun sorusu, biliyorum cevabını..ben de büyük bir bardak doldurup bir kaç kayısı kurusu ile oturuyorum..aklımdan yürüyüşleri bu ara aksattım düşüncesiyle kilo aldı başını gidiyor kızım dikkat et toparlan, hadi bir diyete başla artık sesleri aynı anda ama sıralı geçiyor..eylül geliyor diyorum, yoğun ve koşturmalı günlerim yaklaşıyor..azcık daha rahat mod devam etsem ne zararı var..:) blogları geziyorum son yazılanları okuyorum..bu serideki arkadaşlar başta ...

Rutin dışı-2

Eprimiş..bu kelimeyi duyunca bir duruyorum..sanki ilk kez duyuyor gibi, tekrar ediyorum içimden yok dışımdan, kulaklarım duyacak şekilde..eprimiş..yani yıpranmış, incelerek neredeyse saydamlaşmış, ipliklerinin dağılmasına ramak kalmış, kumaşın en zayıf hali..en sevdiğin pijamanın, tişörtün, çarşafın, çorabın işte her neyse sevdiğin ve sık kullandığın için eskittiğin eşyanın son hali.. Hemen her cuma gittiğim bizimkinde olduğu gibi semt pazarlarında dolaşırken çok şey duymak olası..güncel olan ne varsa..mesela, bir pazarda son çıkan şarkı dile düşmüşse eğer tamamdır, tutmuştur.. veya güncel siyasi gelişmeleri, son dakika haberlerini falan yüksek sesle birbirine anlatan tezgah sahipleri sayesinde öğrenmek mümkün..hangi deprem uzmanını takip etmek gerektiğini, yangınların asıl sebebini, en sık kullanılan argo kelimeleri, sosyal medya içerikli göndermeleri ( burası ilginç reel hayatın sosyal medya içeriği olması sıradan durumuna ters olarak sosyal medya içeriğinin reel hayata konu olması :...

Rutin dışı-1

  Dün akşam ınstagram hikayeler kısmında hatırlattı sevgili kaptanımız Neslihan ve yeni yazı serisi için toplan borusunu çaldı :)) bu seri rutin dışı, rutin kısmı haftada üç gün yazma planı, dışı kısmı hangi günler olacağı sana kalmış istediğin ritimde. kimler var bilmiyorum yolda ilerledikçe belli olur ekip.. şu ana kadar yazılmış yazıları da okumadım..ve bu yine çok heyecanlı..birlikte ve tek tek, yine ama yeniden, hizalanarak ama kendi yörüngende..zamanın ruhundan bir esinti bu belki...her şey ritmik ve rutin gitmez, tabiatı böyle hayatın..ama rutinleri de severiz malum..işte bir ayağın yerde seni sabitleyen şeylerde olacak diğer ayağın yetmiş perde dolaşıp yetmiş bin kokuya ve renge selam vere vere geçecek..geçecek ki anlayacak hem çok önemli hem de ne kadar küçücük bir detay olduğunu.. "hadi" diyen biri olması, bunu duymak aslında ne kadar etkili..kelimlerin etkisi mi gücü mi enerjisi mi her neyse işte..hepimizin bildiği kadim mevzu..nedense en iyi bildiğimizi sandığımız...

kadınlar, erkekler, atalar..

Bugün marmarayda giderken bir erkek diğer bir erkeğe "kadıköye gitmek için hangi durakta inmeliyim" diye sordu..sorulan kişi "ayrılık çeşmesi" dedi, diğeri de "tamam teşekkürler" dedi ve konu kapandı.. tam yanımda olan bu konuşma sonrası bana sorsaydı olacak olan konuşmayı düşündüm. :) neresine gideceğinize göre değişir, söğütlüçeşme de olabilir ayrılık çeşme de..ayrılık çeşmede inerseniz metro aktarması yapmanız lazım ve kadıköy sahile merkeze kolayca ulaşırsınız..ama evlendirme dairesi ya da hasanpaşa yahut altıyol tarafına ise söğütlüçeşme daha yakın.. aslında önce sorumun cevabını dinler sonra ona gereken detaylara mutlaka girerdim..hani bıraksalar tutup elinden götüreceğim kıyamam :))) oysa iki erkek çok kolay anlaştı ama ortada bir ton boşluk var aslında.. bir de bu durumun iki kadın versiyonunu hayal ettim..aynı soruya mesela soran kadın kişisi moda tarafına gideceğim desin..hah aktarmalı yolu tarif ettim diyelim..muhtemelen o  "aslında çok yür...

hikaye denemesi..

Gün, yorgun ayaklarını akşamın serinliğine doğru uzatıyor bu saatlerde. Sade ve sakin bir köşe kafe. Denize doğru giden ya da dönen insanları oturduğun yerden seyretmek mümkün. Dönenlerin üzerinde asılı kalmış güneş ışıkları tenlerinde parlarken, denizin tuzu saçlarına yapışarak yolculuğunu sürdürmekte kararlı. Gidenler ise artık bu saatte o tuzdan kurtulmuş temiz, ferah, yeni giyinmiş, tazeliğini süslemiş geceye hazırlanmış. Yemek ve eğlence için ya da sadece günü bitirmek için mekan seçme telaşında. Beyaz gömleği ve simsiyah saçları ile karakalem resim gibi. Sigarasını söndürürken; - artık hayatın olağan seslerini dinlemeyi daha çok tercih ediyorum diyor..aslında hiç bir şey duymak istemediğim zamanlar daha çok oluyor..müzik bile ki biliyorsun çok severim..ama dışarıyı dinliyorum...evimin balkonunda oturup bir kaç ağacın arasında dolaşan türlü çeşitli kuşun sesini, kediyi, köpeği, caddeden gelen korna sesini, çocuk bağrış çağırışlarını, bir kadının ya da adamın konuşma, öksürme kapı ...

yeşilçam mı burası..

  Klişe mi diyorlardı, hani filmlerde falan başroldeki adamın yahut kadının onulmaz bir hastalığı meydana çıkar üstelik tam da kavuşacakken, aşktan ve mutluluktan  ( bu iki kelime yan yana olmaz zaten ya neyse) ( şaire selam olsun haklıydı :) ayakları yerden kesilmiş sarhoşken, doktor naçar haberi verir..bizimki de bu derdi/hastalığı diğerinden saklar, kendini uzaklaştırır genelde de nefret ettirerek terk ettirir vs...hasta olurum bu numaralara..sinirden tabi ki..kardeşim sen niye saklıyor bin türlü numara yapıyorsun neyse ne söyle işte derdini apaçık..yok efendim ona bunu yapamazmış da acınmaktan korkarmış da falan da filan da..bir insanın sevdiği değer verdiği insandan hayatındaki derdi saklıyor olması sevgi ile bağdaşamıcak çook uzak bir hareket..neyse burayı uzatmayalım anladınız mevzuyu.. annemle geçen günlerde bir şey yaşadık..adı ne bilmiyorum olay şöyle..ondan gerçekten kırk yılın başı bir şey istedim ve bu çok önemliydi..sadece biraz zamanını alacak onun için çok basi...

masadaki üç kadın..

Evlendiğimde yirmi beş yaşındaydım..evin büyük çocuğu ve tek kızı..hayır şımartılmadım aksine hemen büyümek zorunda kalanlardan oldum..bunun artı ve eksileri başka mevzu ama vakıa bu.. eşim dört kız kardeşten sora sürpriz erkek çocuk, tekne kazıntısı, yaşlı anne babanın ve ablaların bitanesi..ama hayır o da şımaracağı bir hayatı yaşama fırsatına kavuşamamış ilk yılları kenara koyarsak..on beş yaşında baba kaybı ve acil evin erkeği olma sorumlulukları falan..hayatın çok içinden, yok hayat onun çok içinden geçmiş..ablalardan birini ben tanımadan çok önce kaybetmişler..öğretmenmiş ve çok akıllı bir kadınmış ama hazin bir hikayesi var..tanısaydın çok severdin dedikleri hep gizemli bir yanı kalmış rahmetli abla.. neyse en büyük abla anadolunun bir güzel şehrinde, şehrin önde gelenlerinden biriyle evlilik yapmış..güzel ve akıllı bir kadın..kendini ortamının içinde yetiştirmiş..annem yaşında ama en çok ona yakın hissederim en başından beri..biz evlendikten iki sene sonra ondan yaşça çok büyük...

hal dökümü..

Sevgili okur, karşımdaki pencereden marmaradan bir parça gri gri bakıyor gözümün içine..günler sonra esintili ve gri bulutlu gökyüzü onu da ferahlatmış olmalı.. fonda çalan parça bu ..yağmurlar başlasa artık..havalardan bahsetmeden sohbete başlanamıyor mu yada illa ki bir yerinde mesela sohbetin tıkanır gibi olduğu o malum noktada birazcık hava durumu cümlesi bizde neyi açıyor, hangi kapıyı, hangi cümlenin yolunu..bilemiyorum..diğer kültürlerde de bizdeki kadar günlük hayat konuşmalarının ya da sohbetlerinin içine dahil oluyor mu acaba..belki eskimolar bunu dile getirme ihtiyacı hissetmiyordur, ne değişiyor ki sonuçta..bugün daha da soğuk ?!  :)  ya da ekvador ülkeleri..bizim yanıyoruz dediğimiz onlar için serin geceler olabilir ama her gün bizim gibi -abi çok sıcak yaaa  demiyorlardır muhtemelen..hiç bir bilgim yok..mantıksal yürüdüm ve değişimin olmadığı yerde bu konuşmanın anlamsızlığına vardım..o zaman biz bir değişimin farkındalığını dile getirip asıl anlatmak istedi...