hzr-20-21


Aşağıda okuyacağın cümleleri geçen pazar, akşama doğru bir ara yazmaya başladım burada yayınlamak için ama o bile olmadı nedense..kaldı..şimdi geçen haftanın kazası olsun diye yayınlıyorum:

"Sevgili okur,

gök haritasından mı yer işlerinden m bilmiyorum hevesim kaçtı..anlamını az yada çok yitirdi şu ara şeyler..olur bazan bilirim..sonra yine bir rüzgar eser bu hal de geçer elbet..devri daim var nihayetinde..ama öyle işte...ahvalimden haber budur"

sonra hafta geçti üzerinden..güneş doğdu güneş battı..uykular uyuduk rüya belki gördük belki gündüz düşlerinde biraz yorulduk..hayat aşağı yukarı aynı minvalde geçti çoğumuz için yani büyük bir kırılma yada dönüşüm anı yaşamadıysak..her anın minimal dönüşümsel etkilerini atomik yazılım güncellemelerini sezgisel boyutta kıvrım değiştirmelerini göz ardı ettik ya da göze bile değmedi..çünkü göz görmemek içindir...yaşadık velhasıl ölmediysek...haller değişti, değişir yine..geldik bugüne..

instagramdan takip ettiğim sevgili Sevil şöyle bir cümle yazdı kendi paylaşımında dün.

" cümlelerimi anlaşılmak için değil kendimle olan bağımı koparmamak için kuruyor yazıya döküyorum.....susmak, insanı zamanla öyle bir yola sokar ki kişiyi kendinden uzaklaştırıp yavaş yavaş uçurumun kenarına götürebilir.......Bazen düşünceler bazen de duygular o uçurumdan atlayabilir."

atlayabilir biliyorum dedim ona..biliyorum çünkü..ve ben uçurum kenarlarında korkudan tirtir titreyerek dolaşmayı da seviyorum....

okudum ve düşündüm kendimle bağ kurmaktan mı kaçmak istedim..belki kendimden mi sıkıldım..bazan kendimizi çok meşgul ederiz bazan hasta bazan çok insan dolu...sırf bu kendinle baş başalıktan kaçmak için...biliyoruz bu numaraları ya yapmadan ve aldanmadan da duramıyoruz..çünkü durmak bilinçli bir eylem..duruş çok daha bilinçli..çünkü vukufiyet gerektiriyor..ama yürümek gerek durabilmek için..yürümek ise bambaşka mesele..yürümezsen yol içinde birikir demiş BB yani Barış Bıçakcı ki ondan önce de sonra da bu minvalde çok cümle kurulacak biliyoruz..durup durup ya da durmaksızın aynı cümleleri kuruyoruz sonra yıkıp yeniden ...galiba oynuyor oyalanıyor ya da rolümüzün zamanın dolduruyoruz...sıkı dur okuyucu gelen cümleyi kesmeden yazıyorum..bazan böyle akıyor saçmalık şelalesi misali...bazen çok  güzel saçmalıyorum hatta içinden akıllıca şeyler çıkıyor :)) komik değil mi..harabedeki hakikat..diriden ölü...

ercan kesal bir söyleşide demişti ki bir şeyin uzaması/ uzun sürmesi bitmesi için sebep olur, yeterli sebeb olur...o hesap bazı şeyleri uzadı galiba dediğin yerde ucunu düğümlemek gerek..ama durup düşünmek ile vakit girince araya bu seferde o düğümleme kalıyor..söz uzuyor o silah patlamıyor ..dikkat et filmlerde konuşan tetiği çekmekte gecikir..belki de burada bu düzenli yazmaların da vakti doldu..belki serbest sayıklamalara geçmeli...belki boya badana biraz koltuğun yeri değişmeli..belki biraz susmalı biraz daha çok okumalı izlemeli gezmeli yada durmalı durup durup yürümeli..bu ara filmlere verdim kendimi..okumak da rölantide..ama şunu söylemeden geçemicem buraya yazmak benim kendimle bağımda bir örgüdeki şiş gibi etken hareket halinde..düşünmenin bir yolu oldu..ya da lehimlemenin...çok havada kalmıyor birbirine yazıyla lehimlenen yaşanmışlıklar..bir yere sabitleniyor...canım geçici tabi ki..geçiyoruz ya hep beraber...

yaşamak güzel şey..sevgili C.nin günün tortusunda dediği gibi anlamından bile güzel olan bir hayat bu çok şükür bin şükür şükrüne bile şükür..

ah neyse fazladan da fazla uzadı yine...bilemiyorum sevgili okur ne olur ne biter..yaşayıp göreceğiz..her halimizle buraya yansımaktan vaz mı geçeceğiz yoksa daha başka bir yatakta ığıl ığıl akan bir derecik mi olacağız çağlayanlara mı dönüşecek bilemiyoruz..

bilmiyorum demek ne güzel..ne saadet..bütün saadetler mümkün olmasa da ihtimali bile güzel olan saadetleri düşlemek de mümkün bir saadettir  :)))  tamam tamam gittim..

selametle.

Yorumlar

  1. Yaşayıp göreceğiz evet ama ben seni burada görmeyi çok seviyorum onu da söylemek isterim. İnsan neden yazar, bu konuyu yazarlar bile doğru dürüst cevaplayamamışlar ama mutabakat sağladığımız iki neden var sanırım: 1). Anlaşılmak için (ki bu her zaman senin de yazdığın gibi başkası tarafından anlaşılmak değildir, bazen insan kendi kendini anlayabilmek için yazar) 2). İzini bırakmak için (ki bu da narsistik şekilde kendi izi değildir çoğunlukla, yaşananın izidir, unutmamak, hatırlayıp yeniden sevebilmek için).
    Yani gitme, içinden gitmek gelse de... şeklini değiştir evinin :) Ya da mevsimi geldiyse, yazlığa geç. Sonra dön... Bilmem ki sence nasıl fikir bu?
    Misal bak bir grup blogger gün aşırı yazma başlatmış bu ay için, ben katılacağım, link de vereceğim başlayan arkadaşa (Neslihan) dair.. Haydi gel, kısa kısa ya da uzun uzun, içimizden geçtiği gibi.... Haydi sen de gel <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili C. senin bu enerjini bu ışıl ışıl kalbini ne yapacağız bilemiyorum..ah hayır biliyorum çok seveceğiz ve iyi ki varsın diye seni de yaratana çok şükredeceğiz..
      haydi gel benimle ol tut elimden başlayalım her an yeniden...olabilir dostum neden olmasın bu da bir nevi odanın rengini ve tüllerini değiştirmek..ve belki de bahçeye bakan bu oda iyi gelir...bilemiyoruz ama deniyoruz :))

      Sil
  2. ya ama bu kadar güzel yazılmış bir yoruma ne denebilir ki..evet öyledir..özellikle şu cümleye bayıldım " yazarken kendinle, okunurken başkalarıyla bağ kurarsın" o bağlar o köprüler işte onlar beynin sinir ağları gibi varoluşun akım damarları değil mi...belki de matrix bu şekilde varoluşu....neyse haddi aşmayayım ucu başka yerlere gidebilir(otosansür:)
    çoook teşekkür ederim..omuza bir dokunuş oldu az önce hissettim :)))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

yazmak meselesi

hzr-2

hzr-16