Kayıtlar

Haziran, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ikide bir-13

Bugün bavul hazırlamam lazım ve bağlantılı bir seri iş..bir sonraki yazı canım marmara kıyısından değil başka bir mavinin kıyısından yazılacak inşallah...ama şimdi; fonda şu şarkı çalıyor ekranımda sevgili Hayal Kahvem'in esmek başlıklı paylaşımına bakıp altındaki alıntıyı okuyorum..gözlerim mazide bir yerlere dalıyor...hatta aklıma amerikan güzeli filmindeki şu meşhur rüzgarda salınan naylon poşet sahnesi geliyor ve daha başka şeyler.. az önce okuduğum sevgili vnf. nin cevap beklemeyen sorularından sonuncusunu düşünüyorum..cümleler diyorum sadece kelimelerden mi oluşuyor peki? galiba hayır.. e haydi o zaman, yolcu yolunda gerek.. 13. yazı bu kadar..on üç sayısını da çok severim demiş miydim..ne çok şey sevebiliyor insan, küçücük varlığıyla..biraz da bunu düşüneyim.. seviliyorsunuz...siz efendim evet siz..hepiniz.. görüşmek üzere...

ikide bir-12

  Bugün daha bir sıcak sanki..eh yaz kendini hissettirecek artık, onun sahnesi geldi..ikindi vakti ama ilk demleri yani sıcaklığın ve ışığın yumuşak hale geçmesine daha vakit var..evimin en gölgesi bol serince odasına ve oğulcanımın masasına kuruldum..kahvem yanımda mis gibi kokuyor..dışarda bir serçe şakıması bir de daimi fon martı sesleri..başka ses yok..müzik yok..tamamıyla burda bu beyaz sayfanın karşısındayım..derin nefes alıyorum.. ( bunu niye yazıyorum biliyor musun ne zaman okuduğum metinde derin nefes almak cümlesi geçse o anda istemsizce bunu yaparım ve aslında ne kadar iyi geldiğini fark ederim..o nedenle arada gün içinde etrafıma yaptığım gibi burada yazarken cümle içinde kullanmak istiyorum ki sana da iyi gelsin..nefes canım çok önemli..malum insanız unutmaya meyyaliz ve ilginç olan şu ki en önemli ve basit/temel şeyleri unutmaya daha çok, nedense?!..) günün buraya kadar olan bölümünü bir kapının ardına bıraktım..bu yazıyı yazdıktan sonraki bölümü de diğer kapıda..yani...

ikide bir-11

Podcast dinlemeyi seviyorum. İşin doğrusu podcastten önce de youtube ondan önce radyo veya bir şekilde müzik( ah işte tahmin edersiniz kasetten cd ye oradan mp3 lere kadar her devrini de yaşadık maşallah:) hata bazen yanımda konuşan bir insanı (hi hi çok severim konuşarak dinleyerek iş yapmayı) olmadı kendi kendimi şarkı-türkü-söylenme- kendi kendine tartışma :)  artık o anın ahvali neyi gerektiriyorsa kısacası dinlemeyi seviyorum, dinleyerek bedenen çalıştığım işler ev işleri, yemek vs. daha çabuk bitiyor ve o zamanı daha da anlamlı geçirmiş gibi hissediyorum..(zıddı düşüncem de var onu sonra yazacağım)  bugün özellikle çok işim vardı evde çünkü bütün hafta sonu dışarda geçti..dün alış veriş nedeniyle günün büyük kısmını harcadık, sonra da akşam kızımla arkadaşının resim sergisine gitmek vesilesiyle kalanını yaşadık.. dolayısıyla bugün iş yığını beni bekliyordu ve buna uygun en sevdiğim podcastlerden Ben Okurum'un son kaydını açtım.. orada bir cümle geçti "duygularına düşünce...

ikide bir-10

Akşam yürüyüşünden geldim..kendime güzel bir meyve tabağı yaptım (tabi ki ev ahalisinin kalanı da nasiplendi)..çay zaten demleniyor..sahil cumartesi akşamı olmasından sebep daha da kalabalık ve hareketliydi..ve miss gibi ıhlamur kokusu sarmıştı yine..günlerdir alıyorum bu kokuyu ya..kokusu bile nasıl sakinlik veriyor.. insanları izledim yürürken..biraz denizi biraz çocukları biraz martıları..kulağımdaki müziği durdurup öylece seyrederken her şey ne kadar olması gerektiği gibi yerli yerince ve aslında hayat ne kadar da güzel, sakin ve mutlu bir şeymiş gibi ikna edici geldi..en azından bir müddet...kulaklığı da çıkarıp konuşmalar eklenince ise kargaşası, kaosu ve görünmeyen ama etkileyen o gerginliği kelime kelime akmaya başladı, şükür ki kahkahası, çocuk kıkırdaması, şarkısı da eklendi en güzelinden..yine de her şey yolundaymış gibi bir akşamdı.. bugün sabahtan itibaren hareketli bir gündü aslında..sevgili kuzanlerle toplandığımız o şahane bol konuşmalı kahkahalı ve yemeli içmeli kızlar...

ikide bir-9

  Az önce bütün ikide bir serisi blogdaşlarımın yazılarını okuyup geldim buraya..senkronize olmak mı diyoruz buna acaba sevgili Neslihan, biri bunu açıklasın.. şöyle ki, sevgili Leylan'ın annesiyle yaşadığı macera ve "medeni insanlar gibi" sözüyle anne kapağı :))      ( ay çok güldüm..anne sözü dinlemek lazım medeni insanlar gibi :) sonra sevgili C.nin yine bir gün hayatı sorgularken annecinin kiraz ile ilgili sözünü hatırlaması ( ki annemde çok sever bu sözü söylemeyi her kiraz mevsimi başladığında söyler :)   bu arada sevgili Tuğba'nın annesinin başına gelen kaza ve kırık olayının telaş  ve üzüntüsünü yaşarken kendini regüle etmek için kullandığı yöntemle sevgili Özge'nin annesi canım Tomris teyzemizin diyaliz sürecinde kendine dondurmalı terapi ile aynı hizalanmayı regülasyonu yaşaması.. diğer yandan İtalyadan dönmüş olması muhtemel Sevgili Neslihan ile İtalyan misafirlerini ağırlayan sevgili Avare Balon'un  gündeminin paralelliği.. Ah sevgili ...

ikide bir-8

  " dünya gezegenini ziyaret etmek için insan çocuğu olarak doğman gerekiyor. ilk başta yeni vücudunu kullanmayı, dik durabilmeyi öğrenmen gerekecek. yürümeyi ve koşmayı, ellerini kullanmayı, ses çıkarmayı ve sözcük oluşturmayı öğreneceksin. yavaş yavaş kendine bakmayı öğreneceksin. burası sakin ve huzurlu. ama orada renkler, duygular ve sesler sürekli üstüne çökecek. hayal bile edilemeyecek kadar çok canlı, bitki ve hayvan göreceksin. burada her şey daima aynı. ama orada her şey hareket halinde. her şey sürekli değişiyor. Dünya'nın zaman nehrine dalacaksın. öğreneceğin ve hissedeceğin pek çok şey olacak. zevk ve korku, neşe ve hayal kırıklığı, hüzün ve merak. karmaşa ve keyifle doluyken nereden geldiğini unutacaksın. büyüyecek, gezecek ve çalışacaksın. belki kendi çocukların hatta torunların olacak. yıllar içinde yaşadığın bu mutlu, hüzünlü, dolu, boş sürekli değişen hayata bir anlam vermeye çalışacaksın. ve yıldızına dönme vakti geldiğinde o tuhaf güzellikteki dünyaya elveda...

ikide bir -7

Efendim geldik yedinci yazıya..üçler-beşler-yediler ve dahi kırklar aşkına.. bayramın da üçüncü günü..daha ne olsun matematiğin kutsal ruhu sarsın sırrı aşikar olsun ruhlarımıza masmavi bir esinti versin ki dünyanın tozu tortusu ağırlık yapmasın.. bizde bayram bayram gibi geçiyor eskiye nispetle azalsa bile ya da azalsak da..yani şöyle ki bayram namazı sonrası kahvaltı maaile evde yapılıp kurban vazifesi için er kişileri vazifeye yolladıktan sonra gerekli hazırlıklar tekmil edilip sonrasında ziyaret için evden çıkılıyor..büyükler sırası ile ilk ve ikinci gün ziyaret ediliyor..eğer Ramazan bayramıysa bu daha yoğun bir plan iken kurban bayramında biraz daha seyreliyor çünkü belli yerlerde toplanma ya da işinin uzamasından dolayı dağılma oluyor..efendim eskiden olsa rahmetli kayınvalidem bizde yaşadığı için bütün bayramlar bizde ve gayet kalabalık daha da yoğun, yorucu ama eğlenceli geçiyordu..eh sıkıntıları da olmuyor değildi..neyse :)) bu geçtiğimiz iki gün bu minvalde geçti..bugün ise ...

ikide bir-5 ve 6

  Tarih haziranın altısı ..saat sabah 7.40..hava mis gibi bayram neşesinde..güneşli bir cuma gülümsemesi..istanbul mavi günlerinden birinde, keyfi yerinde yani..ve kuşlar şehrimin az da olsa kalan ağaçlarında şükür nameleri dökerek hala varlığın güzelliğine aşk ile hayret etmeye davet ediyor..bazı sabahlar bütün güzellikleri mi üzerine alır? dün kalemini ve varlığını kıymetli bulduğum sevgili Ayşe'nin yazısı ile  geç kalan ikide bir yazı serisinin beşincisini kaza ettiğimi düşünüyorum..bugün altı sayısının sırrına sığınır aynı yerden devam ederim beni kimse tutamaz :)) yazı aynı zamanda bir tevafuk oldu benim için çünkü kafamda dönen annem ve kızım konuşmalarının göbeğine denk geldi.. salı sabahtan çarşamba akşam saatlerine kadar uzun bir süre yolculuk halinde olmak, hep bir arada olmak ve böylece annem ve kızım hakkında gözlemlerimin yoğunlaşması..ister istemez onları düşünürken kendime doğru yürüdüğüm bir yolda olmak..hala daha bu verimli potadan nasibime düşenleri yakalama ...

bir dilim...

sevgili okur, ikide bir yazı serisi yarın devam edecek lakin bugün bayram öncesi bir dilim hayattan an ikram etmek istiyorum zira ben çok beğendim sevdiklerim niye mahrum kalsın.. sevgili Ayşe Beker Ülgen ne güzel yazmış..  Dolmadaki nane

ikide bir-4

  Sesi gerçekten de iyi geliyordu..sakin ve duru..uzun zamandır görüşmediği arkadaşlarını, dostlarını toplamış daha doğrusu işaret fişeğini çakmış dört bir yandan insanlar ani bir kararla bütün bir hafta sonu için toplanmışlar..yaralar pansuman edilmiş, gülünmüş, ağlanmış, anlatılmış, dökülmüş eteklerdeki taşlar ve yılların tortuları..ilişkilerde, kalp ve zihinlerde biriken tozlar gitmiş, pırıl pırıl olmuş gönül haneleri..iyi geldi çok iyi geldi, dengelendiğimi hissettim diyor..o günden beri toparlanma çalışmalarım daha iyi, hayatımın pek çok dökülen duvarını onarmaya başladım..planlarımı yeniledim ve kendimi iyi yani basit/temel anlamıyla iyi hissediyorum..çok sevindim bunları dinlerken, akan bir dere şırıltısı ve ona yansımış bir parça gün ışığı düşün şimdi ışıl ışıl..öyle bir şey belirdi gözümde..daha ağır olan aşk meşk meselesinde henüz bir iyileşme ya da yol bulamamış olsamda dedi tam o noktada..belki de dedim şimdi sadece bu güzel hali diğer noktalardaki işlerine yöneltip ora...