unutma beni..


Küçüğüm..insan kaç yaşındayken küçükse o yaşlar..henüz evimizin bulunduğu mahallede boş alanlar dolmamış..hatta kısa bir yürüyüşle tepeye ( bana göre tepe, dedim ya küçüğüm) tırmanınca kocaman çayırlık ve ara ara garip şekilli kayaların olduğu bir alan var ki kendimi heidi zannetmemem için tek eksik dede :)  çünkü peter ve diğerleri var.. dede yerine de anneannem..kardeş, kuzen ve mahalle arkadaşlarıyla o garip şekilli kayaları her türlü hayalin mekanı ve imkanı olarak kullanmakta mahiriz..izlediğimiz kovboy filmlerinden dolayı en çok at oluyorlar..ya da süpermen falan gibi uçma hissi için atlama noktası..bir de aa aaa aaa  diye bağırarak tarzancılık falan hatırlıyorum..ses kulağımda o kadar net ki şu an duyuyorum ama nasıl oynuyorduk onu hiç anımsamıyorum..çimenler de doğal oyun aracı..yemek oluyor yatak oluyor bahçe oluyor...tutup yolmak ise ayrı bir zevk..aralarında yetişen papatyalar ise taç..ilk başarılı taç örenin etrafı hemen doluyor..nası yapıyor diye bakıyor aynısını deniyoruz..eli hemen alışanlar seri üretime geçiyor ve havalarından da geçilmiyor..herkesin başında papatya tacı :) 

en güzeli yorulunca o çimen ya da kayaların üzerine uzanıp gökyüzünü daha doğrusu bulutları izlemek..her zaman öyle güzel pofuduk bulut olmaz bazı günler ise film şeridi gibi akıyorlar..herkes bir şeylere benzetiyor..bulutlar hep bir şeylere benzer..bunu çocuklar daha iyi bilir büyüdükçe kayboluyor biraz sanırım ama bulutlara bakma zevki en azından çoğumuzda eser miktarda dahi olsa kalıyor..o anların bazıları tam olarak şu anda yaşıyorum diyeceğim kadar taze..sanki gözümü yumsam çimen kokusu, yanımda yatan kardeşimin ya da kuzenim mırıl mırıl sesi, hafif esen rüzgar ve evet işte mavi göklerde bembeyaz köpük köpük bulutlar, işte hepsi hazır ve nazır..bir mazi, bir anı, bir yaşamdan kalıntı değil..tam şu anda burada yaşanıyor diyeceğim kadar bütün bedenime beynime kalbime hafıza deposu olarak kullanılan neresi varsa oraya canlı kayıt atılmış..dokunuyorsun ve ışınlanıyorsun..( o zamanlar biz ışınlanıyorduk zaten :) içimi dolduran sevinç duygusu ve ilahi bir haz o kadar aynı ki..çocuk hafızası derin ve dokunulmaz bir yerde olduğundan mı bu kadar korunmuş o anlar o hisler bilemiyorum..az sonra yiyeceğim ekmek peynir domates kokusu ve bunun için bize seslenecek o şefkatli anneanne sesi bile olduğu gibi..istesem bu kadar özenli saklayamam o anları..zamanın billur bir donma anı ama donuk değil..garip şeyler bunlar..hayır ne bilim ne de başka bir makam açıklamasın..bazı şeyler de açıklamasız kalsın..büyüsünü yitiren bir dünyada yaşamak istemiyorum..gizem büyünün parçası..bilmek gerekmiyor..bilmek öldürüyor..

çabasızca korunmuş o anların yanına bazı anları, zamanları çabamla koymaya kalktığımı biliyorum..yaşarken işte bu anı unutmak istemiyorum dediğim ve pür dikkat kesildiğim, bütün duyu ve duygu alemimi alarm seviyesinde kayıt altına almaya çabaladığım anlar..

yaşarken kendine bakmak hem yaşayıp hem izleyip hem kayıt altına almaya çabalamak zor iş belki mümkün bile değil bilemiyorum..zira elimde öylesi zamanlardan pek bir şey kalmamış..yine de var belki talih gereği belki başka bir etken..hafıza meydanında zihin atını koşturmak için nedir yeter ve gerek şart..yine de denemeye devam..kendime fısıldıyorum..ben bu anı unutmak istemiyorum..bak şimdi iyi bak iyi dinle..çocuk temizliğinde olmasa da vardır depo alanında ufacık bir köşe, nolur sakla bunu, not düş üzerine yıldız koy..diyorum..deniyorum yani..bir çapa atmak gibi sonsuzca akan zamanın bir yerine, bir çengelli iğne takmak unutma burdaydı diye..acil durum anında kaçılacak anı adacığı..yine de artık güvenemiyorum hafızama ve maalesef gün geçtikçe bu güvensizliği haklı çıkaracak teklemeler yapıyor..üzgünüm unutmak istemediğim şeyler çok kıymetli çünkü..

az önce blogdaşlarımı dolaşırken şurda okuduğum yazı beni buraya ve bunları yazmaya getirdi..iyi ki yazmış değil mi..


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rutin dışı-3

yazmak meselesi

hzr-2