hikaye denemesi..
Gün, yorgun ayaklarını akşamın serinliğine doğru uzatıyor bu saatlerde. Sade ve sakin bir köşe kafe. Denize doğru giden ya da dönen insanları oturduğun yerden seyretmek mümkün. Dönenlerin üzerinde asılı kalmış güneş ışıkları tenlerinde parlarken, denizin tuzu saçlarına yapışarak yolculuğunu sürdürmekte kararlı. Gidenler ise artık bu saatte o tuzdan kurtulmuş temiz, ferah, yeni giyinmiş, tazeliğini süslemiş geceye hazırlanmış. Yemek ve eğlence için ya da sadece günü bitirmek için mekan seçme telaşında. Beyaz gömleği ve simsiyah saçları ile karakalem resim gibi. Sigarasını söndürürken; - artık hayatın olağan seslerini dinlemeyi daha çok tercih ediyorum diyor..aslında hiç bir şey duymak istemediğim zamanlar daha çok oluyor..müzik bile ki biliyorsun çok severim..ama dışarıyı dinliyorum...evimin balkonunda oturup bir kaç ağacın arasında dolaşan türlü çeşitli kuşun sesini, kediyi, köpeği, caddeden gelen korna sesini, çocuk bağrış çağırışlarını, bir kadının ya da adamın konuşma, öksürme kapı ...