Kayıtlar

- Ğ - ..sana mektup..

Sevgili Ğ, kendine has bir adın bile yok..varlığını ancak kelime içinde diğer harflerin arasında gösterebilirsin. sana kimse ilk harf olma hakkını veremez , vermek istese bile veremez..sanki sen görünmez olmak için var olmuşsun yada şöyle diyelim yok gibi varsın.. bir ses olarak vazgeçilmez olmana rağmen hayatta ve alfabede diğer harfler arasında karşılığını tam olarak bulamamışsın..diğer dillerde durumun nedir bilemiyorum dil uzmanı biri belki başka ülkelerde daha parlak bir hayat hikayen olduğunu bize haber verebilir..lakin benim coğrafyamda benim insanlarımın konuştuğu dilde biraz bizim gibisin..bizim gibi derken biz kim diyeceksin biliyorum ama nasıl tarif etsem zaten konu sensin..konunun sen olmasına alışık değilsin mesela buradan anla..sahne ışıkları sana döndüğünde sen bunu sorgu odası ışığı gibi hissediyorsun..kalbin değişik atıyor, ritimsiz..sakin ol en az senin kadar yumuşak bir kalple seni bağrıma basıyorum.. seni bir yere oturtamam ama ayakta kalmana da kıyamam :) hep sen g...

- G -"grapon kağıtları, konfetiler..."

  Kulaklarınla daha iyi görürsün dedi biri..bunu bilmeyecek ne var dedim bütün kadınlar bilir..anlamadı.. bunu aslında hepimiz çok iyi bilirdik..sesi dinlemeyi duymayı..kelimelerden bahsetmiyorum..salt ses..şimdi görüntü enkazının altında kelime yığınları arasında bir şşşşşttt duyamıyorum.. tanrım ses ver diyorsun, tanrı bağırsın mı..kalbin tam kulağının dibinde ama duymuyorsun anlasana..bişnev vaktinin yağmurlarından mı bu çişelemeler..zaman aralık mekan konya..bir selamın hatrı vardır bir de karşılığı...bilemiyorum...oysa bir filmden fısıldadı bana illa belli masalardan gelmiyor..masalardan değil masallardan emdik sütü, bizi büyüten yaşlı bir kadının yorgun rüzgarlı sesi eşliğinde..uyuduk ki rüyası dünyasından güzel.. simli kartların arasına dizilmiş dilekleri güvercin kanatlarına takıp göklere salanların yanından geldim..yolda simler döküldü dilekler kayboldu güvercinler vuruldu..gökler yerinde şükür, işte bu yüzden insan umudunu bitiremiyor ne zaman yüzünü kaldırsa o büyük sess...

- F - "fal kapatıp bakacak biri"

Gönle ilk gelen rahmanidir demiş bir aziz.. yazı-tura ile geldi günün ilk mevzusu, sonra fal dizesi geldi karşıma sonra da yukardaki cümle..hadi bakalım bugün de buradan açtı perdeyi.. o tam kararsız kaldığın anlar da sen ne yaparsın..var mı hala yazı-tura hayatında..gönlüne fısıldananı duyabiliyor musun yoksa sağır mısın...işaret mi beklersin ya da fal bakanın ağzından bir cümle..fal kapatmakla hiç işi olmamış hiç fallara kulak kabartmamış birileri var mıdır.. bilemezsin, bazen de bilemezsin..hatta bazen çok iyi bilsen ve gereğini yapsan dahi olmaz..hayat süpriz.. kahvaltı sonrası bir kahve falı baktırayım bari yapay zekaya :) F; fal, fotoğraf, fırın, fıstık, francalı, fare, fırtına, fistan, fas, flamenko, fısıltı.. *karşılıksız hayat, didem madak

- E - "evden kaçışımın pembe spor ayakkabıları vardı."*

  Hafta sonu biraz geç kalışım olur o kadar değil mi :)  daim nizami davranmaya karşıyım..zaten ancak uyandım ve uyanmaya devam ediyorum..mecburiyetlerin getirdiği başarılardan hafta içinde sabahın ilk saatlerinde yazabiliyor olmak..zira 5.30 kalkış saati..kızçeye kahvaltı, sonra okula, oğul işe yol ediliyor..dolayısıyla erken kalkan erken yazıyor..oysa bugün herkes uyuma derdinde ki saat 9 u geçtiği halde uyuyorlar..hem de ne güzel uyuyorlar..derin derin mışıl mışıl.. neyse efenim, öyle böyle bitti işte ilk hafta..inatla soğumayan hava bu sabah da maviş beyaz gri gülümsüyor pencereden..bari yağmur yağsa yani inşallah yağsa hadi kar falan geçtim artık..enteresan şeyler bu hava mevzuları zira bünyemizi de etkiliyor..yokuş aşağı hal var gibi gibi..genel olarak yani. bilen varsa yazabilir mi grup terapisi bizim ülkemizde uygulanan bir şey mi..hani filimlerde görüyoruz falan ya..sanki yok gibi geliyor bana..dün akşam biz grup terapisi gibi bişi yaşadık bence..bir fotoğraf üzerinde...

- D - "dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al."*

  Bu akşam en sevdiğimiz ve kendimize yakın bulduğumuz fotoğrafı konuşacağız, en son buluşmada bunu istedi bizden hocamız.. özellikle de kendimize neden yakın bulduğumuzu neden sevdiğimizi konuşmak ilginç olacak..tabi ki önce düşündüm ama ilk andan yavaş yavaş suyun yüzeyine çıkar gibi bir fotoğraf belirdi zaten..neden diye düşündükçe de pek çok yere ulaştım zihnimde ki bu ulaştıklarım üst katmanlar..henüz altına bakmıyorum.. bir çekmecem var bütün albümler, çocuklara ait saklamak istediğim yazı, belge şu bu, bana emanet edilmiş mektuplar veya yazılar, notlar falan bulunan..çok uzun zamandır elimin gitmediği düzenlemek veya karıştırmak için..ona daldım bu fotoğraf için..buldum da :) sadece onu bulmadım...pek çok anıyı bütün tazeliğiyle saklanırken buldum..kendimin farklı zamanlarını onlara ait duygu ve düşüncelerimi buldum..bir temiz yüzleştim yani :)) vesileyle çekmece de düzenlendi..bir iki günümü aldı bu eylem olarak ama zihnimde devam ediyor yankısı.. dolunay vardı ya dün gece ...

- Ç - "çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca"*

Üzerine konuşmalık buraya bırakıyorum diyerek sevgili kuzen şu sözü mesaj atmış; hiçbir şeyi hissetmeye vaktin kalmasın diye meşgul olmak istiyorsun.. ben de buraya bırakıyorum.. dizeyi başlığa yazarken ve sen ne öğrendin diye kendime sorarken dedim ki kaçamadığımı biliyorum en azından.. eğ başını yürü mü diyordu zeki demirkubuz filminde.  eğ başını yürü..neyse.. dün dinlediğim bir podcastte "çalmak" konusu geçince bir kaç şey birden aklıma geldi..birincisi seneler evvel yüzyıl önce falandı galiba :) çalıştığım bölümde gece nöbetlerinde müzmin para çalınma olayları baş gösterdi..hemen herkesin başına geliyor çanta ya da cüzdanlardan paralar tırtıklanıyordu..(hepsi alınmıyor) takipler, istişareler şu bu iki kişi üzerinde odaklanmak söz konusu oldu..biri serseri hayat tarzı ve geçim derdinde genç bir kadın diğeri kendi halinde ve aklı başında olgun maddi ihtiyacı olmadığı bilinen orta yaşlarda bir kadın..olay sessizce sıkı takiplerle ve dedektifvari ipucu sürmeyle çözüldü..çalm...

- C - "canı acır, ama tango yapar yine de"*

"Bir yaz gecesi rüyası" isimli eseri vardır biliyorsun shakespeare'in..tiyatroda izlemek nasip olmadı nedense lakin kitap olarak okudum yenilerde.. kısacık metinde ne dolu alt metin varmış..uyuyanın gözüne damlatılan menekşe suyu nedeniyle uyanınca ilk gördüğüne çılgınca vurulması, gözü başka hiç bir şey görmez olması mesela, bu bölümü konuştuk biraz arkadaşımla..nedir o menekşe suyu ki bir anda başka görürüz karşılaştığımız insanı..sevdiğimizi sevmez oluruz..duyguların bu değişkenliği, manipülasyona açık oluşu..hayal ve rüya alemi.. aşıklar, deliler ve şairler diyor bir yerde yazar hep böyle çılgınca şeyler anlatır..iyi ki de anlatır yoksa katır kutur kupkuru bir gerçeklik dediğimiz şey içinde yaşamak zorunda kalacaktık..zaten nedir gerçeklik niye bu kadar değişir...nedir o menekşe suyu sence.. dün nedense iletişim merkezi gibi çalıştı telefonum..bazı günler de öyle oluyor üst üste geliyor, konuşmaktan yoruluyor insan :)) bir de üstüne iki akşamdır vatsap kızlar gurubund...