16

Bekliyoruz.
En tabii doğa olaylarını bir felaketi bekler gibi bekliyoruz.
Doğası gereği doğal olarak olan tabiat olaylarına şaşırıp hükmümüz dışında hatta isteklerimize uyumsuz haline isyan ve öfke ile bakıp korkunun sardığı soluk benizlerimizle bekliyoruz.
Binlerce yıldır yaşadığı yerküreyi tanıyamamış değil insan. Sadece hala onun karşısında bile aciz kalışına akıl erdiremiyor. Ne de olsa teknolojinin kanatları var artık kutsal bedeninde ama olmuyor.
Kabul etmek ve uyum yerine red ve değiştirme yolunu seçiyor koca insan.
Bütün hayatı boyunca bunu yapıyor çoğunluka ve bunu öğretiyor ufaklık insana.
Farklı davranan kişiler ile sersemce dalga geçip daha da çuvallıyor.
Uyum.
Büyük sorunların ufak cevapları vardır ve aslında mesele büyütüldüğü kadar değildir. İnsan büyütmeyi sever. Sorun bunda değil. Sorun neyi büyüteceğini seçme aşamasında düştüğü hatada.
İnsan kendini sevemedi. Bütün o binlerce nesillik hikayemiz bu aslında.
Kendini sevemedi, kabul edemedi. Değil yaratıcı güç, içinde olduğu tabiata bile güç yetiremiyor oluşuna aciz kalışına kendisinden yeteneksiz yetersiz gördüğü madde bitki ve hayvan alemine hükmedemeyişine çok ama çok öfkelendi. Kırıldı.
Uyum kabulun gücü ile ortaya çıkan haldir.
Kabul geri çekilmek değil nerde olduğunu tam bilme halidir. Sınırları gören nereye ne yapacağını ve yaptığının sonuçlanma aşamalarını takip edebilir.
Basit insanlar olmayı kabul edemiyoruz bireysel yaşantılarımızda da. Görkem arıyoruz. Harikulade şeylerle dolmalı ömrümüz.
Niye?
İlle de kaptan olmalı değil ya yolcu da lazım bu gemiye. Kaptanlar ve tayfalar kendi seyir defterini tutuyor diye yolcular defter tutamaz mı?
Yolcunun sadece izleyen seyreden yolcunun defteri. Sakin basit yalın.Yaşamış nefesini ve yolculuğunu. Hep küçük insan olarak kalmış. Büyümenin kansorejen yıkımına kapılmamış.
Mavi minik unutma beni çiçeği gibi. 
Varlığını duyurmaya gerek duymamış.
Yine de o da unutulmamış.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

yazmak meselesi

hzr-2

hzr-16