18

Öylesine dalmıştım kırtasiyeye.
Hayır yağmurdan kaçmak, kuru bir yer aramak, kulağıma dolan şarkının içimde çoşturduğu denizin gözlerime vurduğu dalgalardan kaçtığımdan ya da biraz daha kalan vakti uzun bir aralığa dönüştürme isteğinden değil.
Defterlerin yanına vardım.Boy boy sıralanmış rengarenk başlangıç ihtimalleri.
Hayatın ihtimallerini defter defter dizmişler satıyorlar dedim. Kim inanır buna? Gönüllü şapşallar. Elimin dokunduğu sarı kapaklı rengiyle çekti önce kendine sonra dokunmanın kalbime ulaştırdığı naiflik hissiyle.
Bu deftere yazarsam hayatım hem ışıl ışıl bir güneş sıcaklığına hem zarif hülyalı hissedilir bir dokuya kavuşacak diye inandım birden. Şapşal.
Kalem, evet şurdaki uygun. Kokusuyla biraz daha ısındım kitapların yanında oyalanırken. İnsan üşüdüğünü de bilmez mi? Şaşkın.
Şimdi bir cafe bulmalı şöyle koca fincan dolusu koyu kahve ısmarlamalı mümkünse cam önü küçük masalarından birine konup akan hayatı balkondan izleyen şahit kıvamında oturmalı.
Öyle değil miydi canım hep öyle oluyordu filimlerde internet resimlerinde.. Gizemli hülyalı bakarken dalmalı yağmurun camdaki izlerine ve defteri usulca açmalı değil miydi?
Kalan vakti uzatmanın ne anlamı olduğunu yazmalı. Kalan ömrün kısalığını.
Ömrün içine kalan insanların azlığını, kalbin tenhalığını, seslerin artık boğuk geldiğini.
Uzun uzun yazmalı.
Ya sonra?
Bu defter fısıldar mı bana ne yapmam gerektiğini?
Sorularıma cevap veren mürşid olur mu? Bir mucizenin kapısını açar mı?
Sorma şapşal.
Al ve çık. Dolanmasın ayakların acemi dünyalı gibi.
Al ve ihtimallerin kapısından gir içeri.
Yazmak yeniden yaratmak değil mi?

Yorumlar

  1. Aynen öyle! Sizi tebrik ederim. Çok güzel şeyler yaratmanız dileğiyle.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

yazmak meselesi

hzr-2

hzr-16