kuyudan akan blogda göllenen
Sakin ve erken başlayan bir cumartesi sabahı..vakit ve yazasım varsa ne çıkar bilmiyorum ama buraya geldim..ben çocukken yaşadığımız mahallede bir kuyu vardı komşunun bahçesinde..malum o devir (seksenlerin başı) sular pek akmaz aksa bile yetmez bir dönem..artezyen kuyusunu ilkokul fen dersinden önce öğrenmeme vesile günler..ve daha pek çok şeyi.. hayat gerçek bilgidir..
bütün mahalle kullanıyor başı sıkıştıkça tabi bu kuyuyu..bazı zamanlar belki peş peşe kullanılmadığından su gelmezdi kuyudan..ben ilk gördüğümde bu durumu su bitti sanmıştım..sonra biri kuyunun borusuna su döktü biraz..yani geri besledi..suyu kuyuya yolladı..sonra da başladı yeniden emme basma tulumbayı çekmeye..önce garip sesler sonra faş foş bildiğimiz temiz su hem de gür..bitmemiş deyip sevinçle bunu anneme anlattığımı hatırlıyorum nasıl etkilendiysem.
nerden bunu hatırladım bilemem nede olsa bunun bilinç kadar bilinç dışı var falan..ama az önce okuduğum takip ettiğim bazı blogların buraya yazmamda o etkiyi sağladığını düşündüm..eski alışkanlık hala takip ettiğim bir kaç blog var evet..görselliğin ve kısacık ifade edişlerin bir de telaşla ve hızla ve sıklıkla üstelik, yetmediği ya da sıktığı hatta baydığı zamanlarda özellikle gelip kıyısında durmaktan zevk aldığım alan blog dünyası..göl gibi çünkü..sakin sınırları belli küçük ama derin..küçük bir masada iki kişi gibi samimi..her yerlerin onca kalabalığı ve uğultusundan sonra sadece senin bildiğin o kuytu kafede sadece seninle baş başa olmaktan ve sakince anlatmaktan keyif aldığı belli bir dostunla buluşmak gibi..ya da o dostunla susmak..sonra da gelip burada kendi alanında ne istiyorsan ne kadar istiyorsan söylemek..çünkü önemli olan anlatmak..ve bu isteği canlandıran o geri besleyen suyu bulunca akıtmak yine içindekini..çünkü bitmiyor çünkü kurumuyor..
sakince çayımı içerek, sevdiğim müzik arka planda çalarken okudum sevgili bloglarımı..ortak büyük hikayemizin küçük kısa paragrafları..ne çok benziyoruz birbirimize ne kadar farklıyız..kelimelere yüklediğimiz bizden parçalarla dokunmaya çabalıyoruz hayata ve içindeki diğer ruhlara..belki de sadece burdayım böyleyim beni de bulun dokunun var olduğumu unutmayayım isteği hareketi..sen yoksa ben olmuyor ki..deniz hani şu maviliğine aşık olduğum, kara olmasaydı hani şu sarı sonbaharına aşık olduğum nerden bilecekti deniz olduğunu..
neyse gidip biraz yürüyeyim.
Ben bir mola yeri olarak görüyorum blogları. Kendine, dünyaya, zamana, iklime, durmasına engel olamadığız her şeye karşı bir duruş. Anın içinde kalabilme çabası. Zihinler arası seyahat bazen. Bazen de duygular treni. Hepsi insan olmamızın biricik güzel tarafı. İçimizde bir yerlerde bam telimizin üzerinde yaramaz bir çocuk gibi zıplayan anılar ve duygular var. İyi ki de varlar. Biz bloggerlar ve blog okuyucuları kocaman bir ağacın gölgesinde dinleniyoruz hep birlikte. Yazmaya devam o halde. Şikago’dan sevgilerimle.
YanıtlaSilo kocaman ağacın gölgesinde dinlenmek ve duyulmak güzel şey..bazı şeylerin pahası yok işte..çok sevgiler Şikago'ya, yorgun ve güzel şehrimden, İstanbul'dan.
Silyorgun bir pazar akşamı okudum yazını..Dönüp kapalı duran bloğumun kapağını kaldırasım geldi..Ne çok özel anlarım var orda. Dediğin doğru dokunuyoruz birbirimize hatta belki kendi içimizde bilmediğimiz kuytu bir yerlere.
YanıtlaSilsevgili Anna sana bu konuda nasıl düşündüğümü hatta hissetiğimi söyledim biliyorsun..birgün açılacak o sandık ve bu çok iyi olacak..
Sil