vaktini beklemek
Kitabı her hangi bir yerinden açıyorum.. Şöyle soruyor Şule Gürbüz;
"Hölderlin hangi taş ezdi seni tadın böyle güzelleşmiş? " yerine bırakırken öyle miymiş? diye sayıklıyorum..ezildikçe acı suyu insanın kelimelerle çıkıyor demek ki şairse..
acı ama lezzetli..bu ikisini bir araya getiren anlar da var diyorum yine sayıklar gibi..
kahveden bir yudum..kokusu güzel..müzik susmuş..dışarısı davet etmiyor nedense, evin sıcak kollarında mesutum zira..yazı niye sevmediğim sebeplerinden biri olarak bu çelişki geliyor aklıma..hava o kadar coşkulu ve davetkar olunca evde olmak istemenin suçluk hissi ve çıksam mı iyi mi olur çeldiricisi ile uğraşmak.
oysa şimdi mis gibi hazan hem de kapalı serin bir hava..gerçi ben böyle havalarda yürümeyi hatta kalabalık caddelerde yürümeyi daha çok severim..kendi içine kıvrılma ile günlük hayat telaşasını yürütmek arasında uyurgezer gibi yaşayan insan görmek..müthiş keyif..
neyse işte evde olmak kendince bir zamanın olması ve aslında hiçbir şey yapmak istememek..oysa pek çok şeyi de istediğini bilmek..tam da böyle anlarda tadına bakmak ve akışına bırakıp mümkünse gerçekten bir şey yapmamak daha iyi geliyor bana galiba.
ama işte geldim oturdum bunları yazıyorum..bu kararı ben mi verdim bilmiyorum..az önce kitaplıktan kitap açıp tadımlık okuyordum..ondan önce izlemek için seçtiğim filmin fragmanına bakıyordum..sosyal medyadan biraz, bloglardan biraz takılıyordum..başucumda duran ve ortalarına geldiğim Bozkırkurdu ile bakıştık hatta ondan önce..yirmi yıl sonra tekrar okuyorum..çok az şey kalmış aklımda ve içimdeki kurdu çok iyi okşuyor..az az devam ama diğer yandan bekleyen ve acele buluşmak istediğim kitaplar da ordan el sallıyor..ah bu baştan çıkarıcılık..ve baştan çıkmaya teşne ben..
kalbimle aklım arasında dolaşıp duran ve nasıl ifade edeceğimi bilemediğim bir konu var..konun bir kısmı leaving las vegas(1995) filmi ve bir kısmı Taipei Suicide Stor (2020) kısa filmi ve diğer kısımları da hayatla ilgili..konun ana fikri de aşk..ama aşkın daha doğrusu sevmenin başka türlü halleri..hani illa bir sonuca varması gerekmeyen "...ve sonsuza kadar " bıdı bıdı oldular olmayanı ile ilgi..aykırı ayrıksı başa gelen seçilmeyen haller..işte henüz toparlanmadı..belki de hiç toparlanması gerekmiyor..oluyor böyle şeyler anlamana gerek yok de geç değil mi..bakalım dönerim belki buraya.
velhasıl neşter atacak kimse ya da durumla karşılaşamadım akmadı akması gereken..oysa içimden gelen buydu..yazmak..olmadı..
hayırlısı..
Hölderlin ile bitirelim madem onla açtık,toprağı bol olsun.
“Çoğu zaman uykudadır, asil tohum gibi /Kalbi ölümlülerin cansız kabukta. / vakitleri gelene kadar.”
Yorumlar
Yorum Gönder