hzr-3


Gel seninle bir yolculuğa çıkalım..yolculuk otomobille olacak ve sen kullanacaksın çünkü ben yan koltukta sürekli sana bişiler anlatıyor olacağım..yanımızda çay ve kahve termosları hatta atıştırmalık sandeviç ve ıvır zıvır bir şeyler var merak etme..yolumuz dümdüz bir ovanın ortasından geçen otoyolda başlayacak..artık yol nerelerden geçer bilemiyorum..hadi bakalım gidyoruz. :))

Ankara'ya ilk otobüs yolculuğumu yaptığımda yeni yetme yaşlardaydım..sabaha karşı uyandığımda yol boyunca uzayan tarlaların sarı rengi, başakların salınıp duruşu beni büyülemişti..sarı sevdamın bir kısmı ordan olabilir bilemiyorum..pencere camına başımı dayayıp öylece dalıp gitmek akan görüntüyle anlık yakalayışlar arasında bir şeylere temas ederek hızla yol almak ve nedense bunun içeride bir yerlere varması o zamanlar tanımaya başladığım ve sevdiğim bir duygunun yapamadığım tarifidir..şimdi sen yola dikkat et ben arada öyle sessiz dalıp gidebilirim...

bu haftadan haberler ne ola ki..anlatayım..

geçen hafta sonu annemlerdeydik..annemin doğum günü..iki gün sonra en küçük kardeşimin..hepsi bir arada kutlandı..çocukluğumun beş kişilik ailesi dallandıkça budaklandıkça dallar arası görüş mesafesi de bozuluyor..yakın ama uzak olmaklıklar falan..ama kök işte bir arada tutuyor, can suyu işte aynı yerden gelip geçiyor ve kan işte kanı çekiyor..seviyorsun besleniyorsun bir o kadar da zehirleniyorsun ya da yoruluyorsun.."şefkat noktaları" diye bir şey  düşünüyorum..ne kadar çok ise hayatımızdaki sayısı, özellikle ailenin besleyen üyeleri amca yeğen kuzen kardeş dayı...vb..şefkat noktası kaynağı olan kişi sayısı çok oldukça, az da olsa oradan aldıkların hayatta tutuyor seni..şey gibi düşün kocaman bir çadır sirk çadırı mesela ve o kadar çok noktasından kazıkla yere tutturulmuş ki kolay kolay herhangi bir fırtınada yıkılmıyor..dağılan bozulan alanları da tamir etmek kolay oluyor neden çünkü her noktaya binen yük miktarı ve beklenen destek miktarı aynı oranda az..bunun gibi..ne dersin.

bu hafta hava genelde oldukça soğuk ve kapalıydı..bu da evde kalma sevgimi arttırdı..gezmedim bir yere gitmedim..bol bol kitap okudum, bol bol film izledim, havaya rağmen yürüdüm oldukça uzun, yazdım, yarım kalan işlerimi yaptım..uyudum..düşündüm...içime kıvrıldım..berrak olmak üzerine düşündüm..berrak ne güzel bir kelime değil mi.

bizim sahilde dizi çekimi çok oluyor, çeşitli noktalarını set olarak kullanıyorlar uzun zamandır..bu hafta hangi dizidir bakmadım ama tam yürüdüğümüz noktada çekim içine dahil olduk..aman ne hengame ne karışıklık ne zor..yavrum iki çocuk oyuncu vardı onlara acıdım ellerinde balonlar bekliyorlar..hava soğuk..üzerleri bence ince..set görevlisi bana ve eşime demez mi abi normal yürüyüş yapıyor gibi yürüyün siz kameraya bakmadan, ne bakacam allah aşkına hiç merkalısı değilim aksine istemem yani ayrıca" normal yürüyüş yapıyor gibi "değiliz öyle yapıyoruz zaten..te allam ya..

sabahları mesnevi şerhi okumaya döndüm bir süredir..bir iki sayfa bile olsa ilaç niyetine şifa niyetine..bak ne dedi bugün benim cümlemle " sana bir şeyi istetiyorsa bu isteği veren de bu isteğe kavuşmanı verecek olan da O"...

şimdi şu alıntıyı dinle: "yasaya layıkıyla hizmet edebilmek için önce onu delmiş olman gerekiyor"...niye gülüyorsun bir önceki cümlenin gittiği yolla ters gibi görünüyor diye mi..perhiz ve lahana turşusu mu..dualite evreninde kaosun düzeni ve fuzzy mantık halleri mi..gel burdan çıkalım el ayak akıl kalp yakan konular değil mi..bizi aşar mı..aşmaz da sağa çek fotoğraf çekelim bak ne ara gedik bolu ormanı yeşilliğine..sandalye atıp  iki kuş sesi dinleyelim en güzel müzik yahu..sesimden yorulmanı istemem hem sessiz kalmaya herkesin ihtiyacı var..hakkı mı ha evet sessizlik hakkı da..keşke daha çok kullansa herkesler bu hakkı..

hangi filimler mi izlediğim, şöyle ki;

yozgat blues (2013) bundan cebime kalan kendimce kurduğum cümle şu; büyük şehrin ışıkları o kadar çok ki sen iki mumluk parıltınla yok olup gidersin de biraz daha loş bir yerde pırıl pırıl parlar tüm gözlerin hayranlığı ile ışıldarsın..ama yine de nasip be gülüm sen parlarsın diğeri söner..

ben o değilim(2013) bundan da şu; bu hayatta olanların bazıları rüyadır fakat hangilerinin rüya olduğunu bilemeyiz..bence yani..

sonbahar (2008)..valla karadeniz izlemek başlı başına zevk hele ki karlı kışlı deli dalgalı hallerine ölüm kokusu sinmiş sessizliğin anlattığı hikayesi ile tam bir keyif oldu..cümlem yok ölüm karşısında kurulacak en anlamlı cümle sessizliktir zaten..

evet türk sineması oldu daha çok çünkü aklımda izleyim deyip açık kalan dosyaları kapatmaya çalışıyorum..bu ara bir döngü tamamlama, açık dosyaları kapatma, yarım işleri tamamlama halleri var bende nedense bilmiyorum..hayır olsun inşallah..duamın tezahürü ise sevinirim..

bak hazır şu tepelik teras gibi yerdeyken ve şehre girmeden önce bir kere daha sağa çek..yüksek bir yerden şehri izlemek ne güzeldir ne bilgece ne öğreticidir ve ne estetik..gün batmaya ilk yıldızlar çıkmaya başlamış..lacivert kadife bir gök yavaş yavaş ziynetlerini parlatarak serilecek yeryüzünün üzerine ve nihayetinde simsiyah gözlerini dikecek üzerimize..en sevdiğin müzik neyse onu aç şimdi..belki bir şiir okuruz birbirimize..belki bir sırrın iki ucunu tutar gömeriz..inanırız en önemlisi yaşamaya ve anlatmaya değer günlerimiz olduğuna..nurdan sabahlara masum uykulara süpriz sevinçlerin şu köşeden cee diyeceğine ve aşka ve insana ve Allaha...

hikayeler onları anlatabilecek olanlara kendini sunarmış öyle öğrendim en sevdiğim blogdan..benim ki olsa olsa kısacık notların elde oklava yayılmış açılmış hali..ama olsun pişman değilim zaten ben bunları anı olsun diyee......canım zuhal olcay...

işte böyle..çok mu uzadı yine..vardı aslında bir iki şey daha ama onlarda kalsın bir sonraki yolculuğa..gelirsen tabi..










Yorumlar

  1. Vallahi ben gelirim!!!
    En sevdiğim şey uzun yol şöförlüğüdür biliyor musun?! Saatlerce araba kullanmak nasıl güzeldir..
    Şefkat noktaları o kadar süzel bir tanımlama ki. Bende yok bunlar :( Yani vardı eskiden ama şimdi ben şefkat noktasıyken, bana şefkat noktası olabilecek pek kimsem yok etrafımda ve bu zor… Zorluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canım C. sen varlığının tümüyle ışıltı olduğunu biliyor musun ...sen gel,hep gel..
      şefkat sevgi sarılma burdan yaban ellerindeki güzel kalbine.

      Sil
  2. Senle bir yürüyüşe çıkalım, karşımızda üstüste binmiş dağların eteğinde. Heybende hiçbir şey olmasın. Bana bir şey de anlatma eller arkanda birleştir köy muhtarı yürüyüş vaziyetinde, yüzüne çarpan rüzgar ne diyor sana, üstünde yürüdüğün çimler neler anlatacak sana, ağaçlar belki de fısıldar sana. Yanında ben, ilerliyoruz. Bak bakalım ne gösterecek gözlerin sana. berraklık mı dedim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. olur yürüyelim...seyreyle diyorsun dinle diyorsun gör anla duy diyorsun..o kadar konuşmaya gerek yok mu yani susalım mı :))
      susmak mümkün olsaydı yapardık ustacım.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

yazmak meselesi

hzr-2

hzr-16