çorba meselesi
Akşam yemeği sofrasını az önce topladım..masayı, bulaşıkları ve mutfak tezgahını..her zamanki gibi akşam çayını da ocağa koydum..milllet yani ev ahalisi kendi habitatlarına dağıldı ki masada bu konuda konuşup espriler yapılıp gülünmüştü oradan kaldı bu habitat kelimesi..ben de bilgisayarı alıp şöyle bir bakınayım diye mutfak masasına kuruldum..olaylar böyle başladı yani..olay yok ama olsun :)
baktım bir sevgili okuyucu(kim bilmiyorum yoksa M sen misin) bir yorum bırakmış bir önceki yazıda ve demiş " çorba gibi bir yazı " . ah dedim keşke çorba gibi nefis ve işe yarayan hem basit görünen hem de doyurucu hatta çoğu insan için olmazsa olmaz nevinden yazılar yazabiliyor ve bu iltifatı hakediyor olsam ama yine de teşekkür ederim..:)))
çorba deyince de aklıma uçuşan çağrışımlardan sayıklasam dedim geldim başladım yazmaya..ilk çorba yapma deneyimim yanlış hatırlamıyorsam 11-12 yaşlarında, yaz tatilinde ve yine annem işe gitmiş babam daha gelmemiş bir boşlukda, "küçük anne" rolümün hakkını vermek isteğiyle belki, iki erkek kardeşim ve kendim için hazır çorba yaparak başladı. evet şu zararlı hazır paket çorbalar, bakkaldan alınıp şip şak yapılan..ama daha küçüğüm aklım ermiyor bunları ne bileyim hem tadı da güzeldi en azından domates çorbasını ve yayla çorbasını çok sevmiştik..üzerindeki tarife göre iyice karıştırarak ve azcık taşırarak pişirmiştim de kendimi eh artık ben oldum falan havasında hafif dalgalı buldum iyi hatırlıyorum :))
tabi hep o noktada kalmadım..mutfakla çok med-cezirli bir ilişkim oldu yıllarca..yine de sevdiğim yemeği sevdiklerim için iyi yaparım ve elim evet iyidir..çorba evin hiç vazgeçilmezi oldu evlilik öncesi de sonrası da..çok değişik çorbalar da denedim o yakın ve yeni arayışlar zamanında..sadece evde değil dışarda da unutulmaz çorba anılarımız oldu..mesela dalyanda tatil yaptığımız o sene çocukların ufak olmasının da etkisiyle ama daha çok muhteşem lezzeti ve buna rağmen uygun fiyatıyla her akşam gittiğimiz çorbacı..mesela kızlarla yaptığımız bir tatilde uzuun ve bol anason kokulu gecenin sabahında gidilen çorbacı..mesela avanosda gittiğimiz bir lokantanın kelle-paça çorbasını çok sevdiğimiz için o hafta bir kaç kere daha gitmelerimiz..mesela kadıköyde bundan otuz yıl önce adı neydi şimdi hatırlamıyorum yeni açılan ve otantik yemekler yapan bir yere o değişik çorbasını içmek için yıllarca mekan ettiğimizi..mesela bir ramazan iftar vakti sultan ahmet cami çıkışı ikram edilen o çorbayı bayıla bayıla içerken nasıl dünyanın bir an için güzel, çoook güzel olduğunu hissettiğimiz anları..mesela her iftar davetimde benden özellikle istenen mercimek çorbasını nasıl güzel yaptığımın sırrının aslında içine söylediğim bişi olduğunu :))
velhasıl çorba gibi deyince benim için iltifattır ve kıymetlidir..birlikte çorba içtiğin insan da başkadır..ama sevgili okuyucu bunu yazının karmaşıklığı, her telden çalması, birbirine karışmışlığı ifade etmek için söylediysen o da olur ne diyeyim..ben biraz böyle yazıyorum, çorba yani :))
ister misin bir kase :))
Çorba candır! İçinde bulunduğum kültürde yok çorbacılık, ben de güzel yapamam çorbayı, aktaramadım kendi çocuklarıma.. Bu da hüzündür!
YanıtlaSilAfiyet olsun tüm çorbacılara :)
tüm hüzünlülere benden çorba o zaman :))
Silİsterim tarhana çorbası sıcak ve bol acılı olsun ama bir kase yetmez bana. Bir ayarım yok benim ya sevdiğim tam . Bak s
YanıtlaSilŞu üstteki yorumumu silermisin yarım yazdım oysa uzunca yazıcaktım. Benim için uzunca yazmana sevindim. Ben M. Çorbayı bende severim tarhana çorbası. 1 kase yetmez, annem eskiden çok yapardı yolca yerdik için ek ek doğrardık. Ben küçükkende çok çorba içerdim annem bilirdi bunu bu nedenle bolca yapardı. Yazı karışık içinde kayboluyorum. Tamam edebi
Silyönün zengin bunu yok sayamam, ne kadar çok kelime kullanıyoruz değil mi
hayır silemem çünkü o zaman alttaki yorum da siliniyor cevap olarak geçtiği için..neyse kalsın bence sorun değil..ayrıca sevgili M. senin için yazmadım senin olduğunu da bilmediğim isimsiz bir yorumdan mülhem kendim için yazdım..okuyana da ikram olsun isteyen alır..ne kadar çok kelime kullanıyoruz ve ne kadar da anlaşamıyoruz değil mi?
Sillütfen mahlasını yorumuna ekle kaç kişi beğenmiyor bileyim yazdıklarımı :)))
Çorbayı da ben yazdım doğal olarak bu cevap bana ait, ben M. İnsanın nihai arzusu anlaşılmak. Sen neden yazıyorsun ? Anlamak mı anlaşılmak mı?
Sil:) sevgili M.
Silbu cevabı uzun soruyu teşekkür ederek alıyor en kısa zamanda üzerine düşündüğüm bir yazı kaleme almayı niyetime koyuyorum ve lakin benim sorum da şu: sen neden yazmıyorsun?
Yazıyorum uzunca.
Silnereye? blog? defter?pc?gizli?açık?okumaya izin var mı? :)
SilEğer okurum dersen birtek size söyleyebilirim
SilBizde okumak istiyoruz.
SilBabam çorba hakkında derdi ki çorbayı hasta insan içer ben hastamıyım çorba istemem. Çorba bizim evde çok olan birşey değildi, Karadenizli olduğumuzdan bir tek karalahanadan haşlama çorbası yapılırdı kış aylarında. Onuda şifa niyetine ilaç gibi görürdük. Bu yüzden çorba ile tanışıklığım çok sonraları başladı. Sene 1990 lar Karaköyde çalışıyorum bir iş arkadaşım vardı irice bir arkadaş o zaman 120 kilo vardı herhalde. Gerçi uzunduda 185 vardı. O çok çorbacıydı. Her sabah aynı yerde çorba içerdi şöyle hayal et dışarıdan bakılınca köhnece bir dükkan sekiz dokuz tencere çorba olurdu ailecek işletilen içerisi tertemiz masalarda hersabah çiçek koyardı anneleri sanırım çorbalarıda o yapardı sormak gelmedi aklımıza hiç “bu çorbaları sizmi yapıyorsunuz “ diye. Belkide aklımızda öyle kasın istemişiz :)
YanıtlaSilSabahları orda çorba içerdi bende onla oturur hem günün planlamasını yapar iş için hemde o çorba içer bende Karaköy Telekom binasının önündeki soğuk sandviççiden aldığımı yerdim birer çay eşliğinde. Gel zaman git zaman bende ezogeline dadandım işte benim de çorba ile tanışmam böyle oldu.
Birde öğlen arası pasajın içinde sahile doğru kahveciye gidip birer sade kahve içerdik arkadaşlarla tabiki duble sade ve yanında soda.
Şimdi ne o işyeri kaldı otel olmuş, ne çorbacı kalmış hediyelik eşya ıvırzıvırcı olmuş, nede sandiviç kalmış vefat etmiş bir kahveci duruyor hala aynı tad aynı lezzet bazen uğruyorum eski günlerin hatrına
Haa iş arkadaşımda emekli oldu köye gitti bir ben bir kahve kaldık başbaşa
Vesselam
ah be ustacım ne güzel anlattın o zamanları..eskiye ait olduğu için mi hızla yozlaşan kaybolan bunca şeye şahit olmanın getirdiği bir korkunun sığınılacak yeri olmasından mı bilmem hafızamız, hatıralarımız ve dahi onların mekanları çok daha özel kıymetli ve anlamlı oluyor..mekanlar yitip gidiyor maalesef..daha kötüsü hafıza da dumura uğruyor..ne yapalım bilmiyorum..ama o kahveciye gideceğim.şöyle güzel köpüklü bir kahveyi seni de yad ederek içeceğim bilesin..sevgili şehr-i İstanbuluma karşı..masmavi..inşallah..vesselam.
Silbir ara gönene gidiyordum sık sık.köfteci refik var çarşıda ,bir mercimek çorbası yapıyor.yani o lezzet nerde vardır bilmiyorum.sırrını da söylemediler.her yolu denedim lakin öyle olmuyor.
YanıtlaSilgönen çok güzel yer, sevdiğim bir zatın memleketi aynı zamanda..sanırım gideceğim sevgili ayşe bu yorumdan sebep..bu yaz orada senin kulaklar çınlayabilir :))inşallah tabi..aa belki sen de gelirsin..neden olmasın. :)
Sil