ben niye yazıyorum? anlamak mı anlaşılmak mı? bu soru üzerinde düşünürken beraber yürüyelim istersen..bak ne güzel orda bir göl var yamaçtan aşağıya doğru hafif bir eğimle iniyor kır yolu sonra gölün etrafında dolanıyor..mevsim de bahar olsun, kırlar yeşil, ağaçlar coşkulu, çiçekler kızlar gibi şen kahkaha atıyor, kuşlar keza aşktan şakımakta..misss gibi mavi/yeşil bir koku..sevinç bu resmen yaşama sevinci..böyle bir tablonun içindesin nasıl enerjik neşeli ve hareketli olmazsın değil mi..o nedenle hem yürüyelim hem konuşalım.. aslında burda mesele yazmak değil yani köküne doğru inersek yazmaktan evvel anlatmak var..kime? cevaplarım hep kişisel olsun diye ben zamirini kullanacağım..ben kime anlatmak derdindeyim..dert mi dedim evet bu bir dert benim için anlatmak anlamamın bir yolu, yolculuğu..benim kime anlattığımın ilk anda çok bir önemi yok..anlatabilmek söze büründürmek benim meselem..kendimi kendime duyurmak..kendimi göremiyorum sesimi aslında duyamıyorum iç dünyamı bari içimd...
mutfaktayım.cumartesi öğlene doğru bir saat..ev sessiz çünkü hane halkı bir yerlere gitmiş.yalnızım yani..yağmur var ve soğuk nihayet..öğleden sonra çıkarım yürüyüşe..bu sessizlik çok güzel...mutfak masasında yazmanın da ayrı bir keyfi var..sıcak, çay yakın ve burası ben dolu..müzik yok..düşüncelerimi ve içimden geçen diğer sesleri duymak istiyorum..bütün bir haftanın kalan izleri..anlatmalıyım..hayır anlaşılmak için değil.. - yeniden buluştuğum biri ile başladı hafta..anlamlı ve kıymetli..zamanda yaratılan boşluk da dolu olan anları anlamaya bir imkan..tıpkı mekanda yaratılan boşluk gibi..en dolu şey boşluk..bunu düşündüm. - iki kütüphaneden iki ayrı kitap alışverişi yaptım..kitapları arama bulma macerası ve o belli süre içinde okumayı yetiştirme heyecanı..ek süre istedim biri için çünkü Prag Mezarlığı..diğerini verdim Peri Gazozu'nu aldım. - bir meseleye çok takıldı aklım bu hafta..aklım kadar kalbim de..gidip gelip kafasını aynı yere vuran çıkışı bulamayan bişi gibi..ken...
Gel seninle bir dönme dolaba binelim..vakitte gün batımına yakın olsun ki geceye yüzünü dönen dünyanın renkten renge, halden hale geçişini seyredelim..uzun zaman oldu değil mi? valla ben epey zamandır binmedim dönme dolaba..oysa lunapark diyince en sevdiğim bir numara alet budur ikincisi dönen salıncak ve tabi ki çarpışan otolar. :)) çocukken mi yakışıyor lunapark insana..ne kadar ciddiyiz ne kadar değil mi..valla hepsi kendime bu sözlerin sen üzerine alınma..havası kaçmış gazoz gibi tatsız günlerden geçiyor içim...belki ondan hayalen de olsa çocukluğumun eğlencesine kaçmak istemem..hem dönme dolapda ne güzel konuşuruz..sıkılırsan dinlemezsin seyredersin alemi olur biter..win-win yani.. yorgunum..bu yorgunluk nerden çıktı geldi de bu kadar ağır hissediyorum bilmiyorum inan..ve ben yorgunluğa inat hareket ediyorum..çok hareketli olduğum, çok konuştuğum çok güldüğüm zamanlar şüphe ile yaklaşırım kendime..kesin ağır bir yas/acı bişi var yani..hani tesisattan bir ses gelir belli belirsiz a...
Yorumlar
Yorum Gönder