hzr-14
Güzelim Nisan ayı gelmiş, dilimize Cahit Sıtkı' nın sevdiğim şiiri pelesenk olmuş, her gün en az bir kere ev ahalisine yüksek sesle söylüyorsak burada da anmak boyun borcu olmaz mı :)
desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim
....
öyle oluyor bazan, dilime gelip yerleşiyor bir mısra bir cümle bir kelime ev ahalisi benden kaçana kadar ortalıkta deli divane söyleyip duruyorum..bir ara şeyh galib "ateş gazeli" ilk beyitini o kadar söylemişim ki kızım ezber etmişdi :)) bir de fuzuli favorimiz..arada yunus arada orhan veli ve işte kimse kalbe düşen..şairler dolaşıyor evimin sokaklarında..serde yazamadığın şiirlerin dindirilemeyen sızısı olunca bir bilene koşulur bir olmuşa bakılır ki durulasın..durulup berrak bir suda ne olduğunu seyredesin..
böyle bir etkisi var işte nisanın..baharın iyice genç kız gibi ortalıkta salınmaya başladığı aşk kokulu günlerin..kimine buhran yapar kimine sevda kimine dalgınlık kimine baygınlık..kimi aşırı çalışmaya kimi tembellikten yattığı yerde çürümeye kimi hızını alamayıp koşmaya kimi de neyse ne...
bayram bitti..baklavalar, sarmalar, börekler, çaylar derken göbekler şişti..öpüşülmeyen akraba tanıdık, kucaklanmayan konu komşu bırakılmadı :)) tamam abarttım ama benim için oldukça buna yakındı...bayramı bu şekilde yani geleneksel geçirmeyi seviyorum aslında..bunu pandemide net fark etmiştim..tatil gibi olmamasını, birlikte olmayı ve bu birlikteliğin sıkıntısına rağmen coşkusunu seviyorum..
sonra rutin günlere dönüldü..gerçi kızçe tatilde olunca rutin pek denemese de kendimce düzenime diyeyim..zaten onunla da bir gerginlik atlattık ki sessiz ve derin :(( çocuklarımız bize öğretiyor...başkalarının çoook zor öğreteceği pek çok şeyi..Allah iyi etsin hepsini.
kendime bir gün (yarım gün diyelim hatta) hediye ettim bu hafta..ama çok hakkettim ya valla..tek başıma ve gönlümce geçirdiğim bir gün oldu. tuttum elimden gezdirdim :)) ferahlığı hala üzerimde..havalar biraz daha neşelense çok planım var çok..bitmez bu İstanbul sevmekle ve dahi gezmekle..
biri bana dolma kalem hediye etti..içinden gelmiş..şimdi ellerimde mürekkep lekesi ki çok severim :) yazıyorum...defterler ve kalemler aşkına... bir de bu kalemle yazmaya başladım defterime..bu da başka bi güzellik..hatırlıyor musun ilk mürekkep ve divit macelarımızı hani ilk okulda..tabi ki yaşın benim gibi yarım yüzyıla yaklaşıyorsa bu soru anlamlı gelecek..ne günlerdi ya..güzel yazı dersleri..mavi eller :))
blogdan bloga dolaştığım bir gün eski ve terk edilmiş bir bloga rast geldim..hani antik şehir kalıntıları gezer gibi dolaşıyorum arada..çok heyecan veriyor..insan böyle bırakıp gitmeli ya, yani tümüyle yok etmemeli bir zamanlar emeğiyle kurduğu şeyleri illa gidecekse ardında bırakmalı o güzelliği..böyle zamanlarda şunu düşünüyorum nice güzelliklerle enterasan işlerle kişilerle hiç temas etmeden geçip gidiyoruz bu alemden..bir yıldızın uzay boşluğunda kayıp gitmesi gibi..rotanda nasibinde ne varsa o kadar kısmet..yani keşfedilmemiş bunca şey var diyorum ve bu muazzam bir duygu..sonra önümüze çıkan ilk taşa ayağımız takıldığında batsın bu dünya modu..sen dünyayı ne bilirsin ki batsın çıksın karar veriyorsun a benim aciz kardeşim..hüsranımız bile acemice yahu..
bir de insan bir şeyle karşılaşmadan tanışmadan önce bilmiyor kendinde onunla ilgili bir kapı olup olmadığını..yönetmen krzysztof kieślowski' nin "amatör" adlı filmini izlemiştim geçen sene galiba..aklımda kalmasından belli ki film olarak bendeki etkisi çok iyi..orada bir sahne var özellikle..adam karısıyla tartışır..mesele kamera ve film çekimleri nedeniyle ihmal edilen güzel yuvadır ve başka şeyler..kadın çantasını toplayıp sırtını döner kapıdan çıkmak üzeredir ve adam bir hareket yapar, kameradan yani kadrajdan bakar gibi elleriyle çerçeveler..anın dışına çıkar..tam anlatamadım ama bu acayip bir andır benim için..filmi izleyince daha oturur..hayat bir anda kamera arkasından çektiği bir filmdir..ve işin ilginci bu adam kamerayla yani nesne ile yeni tanışmış, amacı için araçken, önce tutkusunun aracına sonra da tutkusuna dönüşen amacı olmuştur..
öyle işte sevgili okur, hayatımıza yeni karşılaşmalar eklemek için güzel bir zamandayız..ne diyor sezen " ben her bahar aşık olurum " aşkı meşki bilmem ama hayatın tadına biraz daha bakmayı denemek için güzel..yani sıkılacaka kadar uzun yaşamıyoruz be arkadaşım valla.. :))
selametle.
Gerçekten çok kısacık bir süre için varoluyoruz, onu da herşeyle herkesle kavgayla geçirmek ne anlamsız :)
YanıtlaSilDivit kalem çağını yakalayamadım ama burada çocuklara mürekkepli kalemle yazdırıyorlar ilkokul 2. Sınıftan itibaren, çok hoşuma gidiyor.. Özenli..
divit kalem çağı, orta çağdan az sonra yaşandı ve bitti :)) yaşlandım beeenn :))
Silgüzel yazmak özenli yazmak ne güzel bir şey değil mi...benim de hoşuma gider..
Vakit mi geçiyor yoksa biz mi vakitten geçiyoruz. Yarım asır dile kolay mı yoksa abartacak birşey yok şipşak mı. Güzel yazı mı beslenme çantası mı. Emaneti yere göğe teklif ettide kabul etmediler ağır geldi de insan neyi kabul etti.
YanıtlaSilHey gidi Cahit Sıtkı yolun yarısı mı yoksa vakitlerden Nisan akşamı mı
Vesselam
şule gürbüz esintisi geldi ama yanıldım mı yoksa :)) valla sorular güzel de cevapları da burada olaydı ne güzel olurdu..bir andı geldi geçti..gerisi Allah kerim.
Silvesselam.
İstanbul' da kendi elini tutup gezdiren bir ben varım sanırdım :) memnun oldum efendim :))
YanıtlaSilAynen dediğinize katılıyorum, onca zaman emek verilmiş blogların silinip gitmesi kederli bir durum yaratıyor bende de ve gün gelip biri satırlarında göz gezdirip dinlenmeye ve belki satırlarda kendisine bırakılmış gibi notları okumaya ihtiyaç duyar. Ardımızdan kalandır sonuçta, bu dünyaya...
ben de memnun oldum efendim :)) bence sayımız az değil pek belli etmiyoruz sadece...ne güzel söylediniz ardımızda kalandır...bir ufacık iz olsun kalsın..zira o izden başka yollar bulanlar var..
Sil