süzülmeler ve kaçışlar..

 

Fonda çalan şu anda bu.

öncelikle sevgili Leylak Dalı çok güzel bir yürüyüş yazısı yazmış onunla beraber yürümeye başlamadan önce rahmetli babacığının kelimesini cebime koydum çünkü çok beğendim.. " akıl süzmek " bir yandan yazıyı okuyup yürürken diğer yandan bunu düşündüm..aklımı süzmem gerek sevgili okur çünkü çok karışık bu aralar..o bir yana kalbimi, ruhumu yani ben namına ne varsa elimde hepsini süzmem gerek diye düşündüm..ıssız adalara kaçasım var :)) o derece yani..okuyun yazıyı bir alt satırda bekliyorum hadi..

eskiden bozuk para oyunları oynardık hani hatırlarsın, yazı turasından tut, çivili tahtada çift kale maçına kadar :)) çeşitli türlü..bazı oyunlarda işte parayı havaya atarsın ve dik gelir ya mucize gibi bakarsın..tam bir denge hali..az ötesi düşüş yuvarlanış yan yatış ve karar...bazı denge anları noktaları var hayatın içinde..tam o noktada olduğunuzu hissediyorsunuz ve nefes almaktan gözünü kırpmaya kadar milimlik hareketten bile imtina ediyorsunuz ya, oluyor değil mi böyle şeyle yani anlıyorsun değil mi..işte öyle anları hissediyorum hayatımın içinde bazı zamanlar..o denge halini seviyorum ama kalınmıyor ki orada bunu da biliyorum..denge de döngüye dahil yan yatış yeniden havalanış ve düşüş de biliyorum..zaten ayrılık da sevdaya dahil..kemiksiz ne var ki şu hayatta..

sevgili C. de güzel bir soru sormuş düşünürken, ki biliyorsun güzel soruları güzel cevaplardan belki daha fazla severim..ilk elden cevabım bunu düşünmeye ve yapmaya fırsatı dahi yoktu oldu :)) insan dışına çıkmadan içinde olduğu hali nasıl sorgulasın, e dışına nasıl çıkacak...boşluk lazım..boşluk çok büyük tehlike aziz okur bunu biliyorlar bak hiç boş bırakmıyorlar..ama nasıl boşluk işte o da ayrı soru..akıl süzmek için oturacağın boş bir koltuk, boş bir zaman ve süzdüklerini dökeceğin boş bir kap lazım belki..olabilir yani..

bir de iki kişilik masa meselesi var..bazı iki kişilik masalardan kalkmak istemiyor insan..gidip gidip hayalinde oraya o boş bıraktığı sandalyeye oturuyor ve diğer sandalyeye konuşuyor..belki de sadece bakıyor..sadece bakmak nasıl keyifli bir şey bilir misin..bilirsin :)) çünkü burada benle bu boş bakışları konuşmayı sen de seviyorsun hadi itiraf et :))) yoksa niye okuyasın daha iyi şeyler yapabilecekken..ya da bazı yolculuklar hep sürsün istiyorsun..olamayacağı için mi böyle güzelleme yapıyorum, muhtemelen öyle..

sonbahar tüm serinliğiyle şehrime ne güzel seriliyor görsen..orada da eminim öyledir yani her neredeysen ( ay hayır reha muhtar cümlesi çık aklımdan:) tam kıvamında tadını çıkaramadım son günlerde lakin işte bakıyorum tüm sisifosvari anların içindeyken bile..biz en çok aklımızla kaçıyoruz galiba yüklerden, yorgunluklardan, kaya gibi sert hayatın gerçeklerinden.. bütün bu güzellemeler hayaller de bundan yoksa Allah muhafaza akıl kaçıveriyor biliyorsun ki o da çorap kaçığı gibi değil şekerim :)

neyse bunları yazasım gelmiş, bugün de defter burdan açılmış..nasip..

oldu o zaman sevgili okur, kaçayım ben :))

Yorumlar

  1. Kendine dışardan bakabilmektir diyorsun yani.... Çıkışın tek yolu. Onu da istemiyor olabilir, sonnuta kendine dışarıdan baktığı anda zavallılığını görecek, kabul etmek zorunda kalacak ve o zaman intihar da tek yol olabilir ama bu da bir seçimdir en azından çarkın içinde sonsuza dek dönüp durmaktan yine de iyidir belki de...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sevgili C.
      hayır tek yolu demiyorum..hatta öncelikle biz sisifos değiliz diye düşünüyorum..sen ben hepimiz kendimizi bazan öyle görsek hatta bu reelde de böyle olsa dahi biz o değiliz..sandığımızdan ya da gördüğümüzden daha çok yollar vardır..biri dışarı bakmaksa mesela diğeri içeri yönelmek olabilir..yani kendi içine doğru yol alırken dışarda ne yaptığı zaten önemsiz ya da anlamsıza düşebilir..belki seviyordu bu işi, belki kayaya aşık oldu onun düşüşüne, ona dokunmaya..belki içinde bir anlam ya da amaç yarattı..belki elinden o kayayı alsalardı yani bomboş bıraksalardı asıl o zaman intihar kapısında dolanmaya başlayacaktı..evet sadece ölüm sınırına kadar düşünürsek zaten absürt bir hayat yaşıyoruz..aklımızla bulduğumuz bütün anlamlar amaçlar ölümle çarpınca sıfır olabilir kırılıp dökülebilir yada tersi de olabilir...tümüyle tek boyutlu düşünürsek çıkışlar daha kapalı..intihar kolay bişi olmasa gerek ki -hayat büyüktür ölüm, yaşamak isteği büyüktür ölmek arzusu- bunca insan üstüne bombalar yağarken muhtemel ölüm tam tepesindeyken aman ne bekleyeceğim bu zülüm deyip buna kalkışmıyor...hiç bir şeye inanmasa bile insan hayatın büyüklüğüne inanıyorsa ve birazcık merak duygusu varsa gitmez..(iman meselesi konu dışı)
      peki şunu hayal edelim; bizim sisi sabah akşam bu anlamsızlığın içinde debelenirken az ilerde başka bir tepede bir bilge onu seyrediyor..o da o tepeden bir yere gitmiyor aslında özgür ve sırtında kayası falan yok..onu orada oturtan ne..öylece durduğu halde onu burada tutan ne? düşünüyorum sadece yüksek sesle düşünüyorum..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Rutin dışı-3

yazmak meselesi

hzr-2