bir kahve meselesi

 

Kapının zili çaldığında cezvede eski usul pişirmeye başladığım kahvem güzel bir göbeklenme fıkırdama yaparak taşmaya doğru yavaş yavaş ve sanki bundan bunca yavaşlıktan özel bir keyif alıyormuş gibi usulca yükseliyordu..kapı hınçla çalıyor gözlerim kahvede saniyelik o son anı yakalama isteği..ayaklarım koşarak kapıya gitmek istiyor ellerim cezveyi bırakamıyor gözlerim kahvenin köpüğünün hareketlerinde çakılı kalmış ve o saniye uzuyor uzuyor sonsuz bir an gibi oluyor..tek istediğim tam da cezvenin kenarına o öpücüğü kondurduğunda kahvenin köpüğü müthiş bir yaşama sevinciyle işte tam o anda ateşle temasını kesmek sakinleşmesine çok da fırsat vermeden büyük beyaz fincanıma kahverengi mutluluğu boşaltmak..hayatın fırsat vermediği gibi,bir andan diğer ana geçişin savruk ,hırpalayan, şaşırtan, yakanı bırakmayan oluşları gibi neydi ne oldu dedirtmek..yani köpüğü ile kahveyi aynı anda beyaz fincanın derinliğinde dinlenmeye bırakmak..ama hayat o anda beni güneşte kalıp kurumuş çamaşır ipi germekten özel bir zevk alıyor olmalı..kapı zili üst üste çalıyor çalıyor çalıyor...ve köpük niye varması gereken yere varmadı hala niye bu kadar yavaş..sadece bir an başımı çeviriyorum bir an saniye değil an..köpük ve kahve taşıyor, ocağın üstüne hemen gölleniyor, kapı susuyor...

Yorumlar

  1. Ah, sonunda o köpüğün taşacağını düşünmemiştim hiç :) Bir kez daha ocak başına o zaman. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) ben de düşünmemiştim...sonradan yapıldı bir yenisi..tadı kaçınca bırakmak lazım olduğu haliyle diye bırakmıştım o an..olsun canımız sağ olsun :))

      Sil
  2. kapılar ansızın çalmak için,kahveler her daim taşmak için yapılmıştır.mutluluk hep baki.afiyet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mümkündür hatta mutluluk da :) olsun tabi nice afiyetler..

      Sil
  3. Duble olsun yanında soda lütfen

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

yazmak meselesi

hzr-2

hzr-16